Öncelikle sizi tanımak isteriz. Rıdvan Can Çelik kimdir?
Selamlar, müsaadenizle bu kısmı biraz kısa geçmek istiyorum, çünkü ben kimim sorusunun cevabı nerededir? İnanın ben bilemiyorum. Hem bu soruya layıkıyla kim cevap verebilir ki? ‘’Merhumu nasıl bilirdiniz?’’ Bence bir kişiyi tanıyabilmenin en keskin sorusu işte bu sorunun cevabında yatıyor…
Anladığınız üzere kendimden bahsetmekten pek hoşnut olmam fakat kısa da olsa bu hayatta olduğuma dair biraz bilgi vermem gerekir biliyorum…Yaşımı, başımı merak ediyor iseniz, şu an gençliğimin ihtiyarlığındayım pardon yani gençliğimin olgunluğunda! Eğitim hayatımı ise lojistik bölümünde tamamladım, şimdi de lojistik sektöründe çalışmaktayım. Okul kısaydı ama çalışma hayatı uzun… Okul demişken; sayısal derslerde başarısızdım, rakamlar pek ilgimi çekmiyordu. Gerçi halen de öyle…
Mesela şunu çok isterdim, ilkokuldayken veya lisede bizlere Türkçe dersinde kompozisyon yazdırırlardı. İşte o derslerde hatırlayamadığım yazmış olduğum o kompozisyonları şu an elde edip okumak için hesaplayamadığım o rakamları dokuz sekizlik bir parça eşliğinde döktürürdüm çünkü bu paha biçilmez olurdu benim için!
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Bu soru oldukça zor ve derin bir soru! Öncelikle henüz daha yazarlık demeyelim de yazma hayatı diyelim, çünkü henüz daha yeni ilk kitabımı yayımladım. Yazma hayatımda henüz daha yeni doğdum, çocukluğumla tekrar diyalog kurdum! Kitabımı yayımlamadan bir, iki sene önce daha çok düz yazılar yazmaya başlamıştım... Git, giderek bu düz yazılar diyaloglara evrildi. Bu diyaloglar ise karakterler oluşturdu. Ya kendi kendime konuşacaktım ya da bir hikâye oluşturup bir kitap yazacaktım. Yazmaya yoğunlaştığım dönem ise açıkçası pandemi döneminde oldu. Bildiğiniz üzere dışarı çıkıp gezip, tozamadık. Ben bu süreyi kendimi dinleyerek olumlu bir şekilde geçirdiğimi düşünüyorum.
Yazma hayatım ile ilgili başta sizlere çocukluğumla diyalog kurduğumdan bahsetmiştim ya hani affedin biraz büyük konuşmak gibi olmasın... Yazmak, olabildiğince kelimelerle dans etmek, hayal dünyamda raks edip kurgulamak, ben de olan bir yetenekti… Bunu zaman zaman kendimde görmüştüm fakat hiç üstüne düşmemiştim! Şimdi ise dediğim gibi yeniden elini tuttum o çocuğun… Onu olgun bir davranışla tekrar bir büyütebilirsem, onun büyümüş haliyle tekrar bu hayatta buluşabilirsem işte o zaman bir yazar oldum diyebileceğim sanırım!... Yani bunun için daha çok zaman var, çok…
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Tabii ki öncelikle yaşadığım ve gördüklerimden sonra duyduklarımı da önemserim yalan da olsa hayal dünyamıza katkısı olabilir en azından bir roman için. Bir yazar bence doğduğu gün dahil şu ana kadar tüm yaşamış olduğu günleri hatırlamak ister… O an duyduğumuz güzel bir müzik, uzaktan hoş gözüken bir manzara doğanın ta kendisi, karşılaştığımız iyilikler, kötülükler insanlar etkileyebilir hatta ve hatta uykuda gördüğümüz bir rüya bile etkileyebilir hayal gücümüzü…
Ben her yaşadığım andan, her gördüğümden bir parça almıştım. Sonucunda hayal gücüm oldukça etkilemişti beni ve ‘’Kafamın İçindeki Cinayet’ i’’ yazmaya karar vermiştim! Kitabımız tamamen hayal dünyamın ürünüdür.
Kafamın İçindeki Cinayet isimli eserinizden bahseder misiniz?
‘’Komiser Egemart ve arkadaşları ülkeye henüz girmiş olan yeni zehirli bir maddeye karşı amansız bir mücadeleye girişir. Bu zehirli madde daha önceki uyuşturucu maddelere hiç benzemez, çok daha tehlikelidir! Ülkenin dört bir yanında hemen etkisini göstermeye başlar ve şiddet olayları hızla artar... Artık asayişi sağlamak eskisine göre çok daha zor olmaktadır...
Tam da bu sırada Komiser Egemart özel hayatında birtakım sorunlarla karşılaşır ve bu sorunlar başarılı meslek hayatını da olumsuz yönde etkilemeye başlar... Ve Komiser Egemart kendisini bir anda tuhaf bir hapishanede bulur. Artık hayatının devamını etkileyebilecek olan önemli bir karar vermesi gerekecektir...”
Kafamın İçindeki Cinayet isimli eserinizin ismi nereden geliyor?
‘’Kafamın İçindeki Cinayet’’ ismi ta kafamın içinden hatta ve hatta çok iddialıyım, bu dünyadaki tüm insanların kafasının içinden geliyor!
Kafamın İçindeki Cinayet isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Şu ana kadar kitabımı okuyan ve bana geri dönüş yapan sayılı ama bir o kadar değerli kişilerin benimle paylaştıkları kıymetli yorumlarına göre; kitabımız oldukça sürükleyici, düşündürücü ve ilk kitaba göre çok başarılı bulduklarını açıkça belirttiler sağ olsunlar.
Bende bir okur olarak şöyle bir bakıp yorumlamak istesem evet oldukça sürükleyici, aksiyonlu ve en önemlisi düşündürücü bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Kafamın İçindeki Cinayet isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Öncelikle bu çok özel bir soru!.. Kitabımda birçok kısımda olumlu mesajlar vermeye çalıştım en diplerden. En önemlisi düşünebilmenin ne kadar önemli olduğunu ve düşünüp herhangi bir şeye karar verebilmenin çatışmasında çıkan en diplerdeki, kimsenin kolay kolay görüp fark edemediği ‘’insanın kendi içinde’’ birtakım cinayetleri anlatmaya çalıştım…
Hikayemiz; aşk acısının da katkısı ile dibe vurmuş kahramanımızın başına gelen, dünyasını acıtacak bir olay esnasında ve sonrasında ne yapacağını, nasıl bir karar vereceğini, o karar aşamasında kafasının içinde çıkan çatışmadan iyi veya kötü hangi tarafının, hangi düşüncesinin sağ çıkabileceğini anlatıyor e devamı artık ‘’Kafamın İçindeki Cinayet’’ te.
‘’Düşler hapishanesine hoş geldiniz, Komiser Egemart’’
Kitabımızı merak edip, temin etmek isteyenler için belirtmek isterim ki kitabımız şu an sadece internet üzerinde satışta birçok kitabevinin internet sitelerinden sipariş verip temin edebilirsiniz… Keyifli okumalar dilerim, umarım ki sizlerde beğenirsiniz.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Evet, yeni çalışmalarım olacak, başladım bir kere ve hissediyorum devamı gelecek. Şimdilik şu kadarını söyleyebilirim; ‘’Kafamın İçindeki Cinayet’’ in devamı niteliğinde olacak fakat biraz daha farklı bir konuya doğru evrilecek… O konuda bu kitabın konusu kadar yazması zor ama bir o kadar da farklı olacağa benziyor.
Bu güzel, keyifli söyleşimiz için Sayın Cihat Dündar’a ve Gazete Avrasya’ ya teşekkür ederim.
Müsaadenizle gündemimize dahil birkaç kelime ile kısaca bir şeyler de anlatmak isterim…Hepimiz zor zamanlar geçiriyoruz, ekonomik sıkıntılar ve sağlık konusunda zorlu günler, aylar geçti, yıllar geçti geçiyor… İnanıyorum ki bunların hepsi geçecek, bunlar geçer ama bilmediğimiz bir yoksulluğumuz ve gözükmeyen sinsi bir hastalığımız var maalesef covid 19 dan da hızlı yayılıyor... Empati yoksulluğu çekiyoruz, bencillik hastalığına yakalanmışız toplumsal olarak maalesef! Bir an önce iyileşmeliyiz ama bir an önce.
Yorumlar
Kalan Karakter: