Öncelikle sizi tanımak isteriz. Barış Şentuna kimdir?
1978 Bandırma doğumluyum. Benim zamanımda İlkokuldan sonra girilen sınavlarda Galatasaray Lisesi’ni kazansam da babam göndermedi. Bu tarihten itibaren Anadolu da kalmak ve ona sevdalanmak kaderim oldu. 1996 yılında Balıkesir’deki Sırrı Yırcalı Anadolu Lisesini bitirdim. Aynı yıl, yine o dönemlerde sınava girmeden önce üniversite tercihleri yapılıyordu ilk tercihim olan Boğaziçi Felsefe bölümünü kazanıp 2001 yılında mezun oldum. Ardında ODTÜ yıllarım başladı. Artık Anadolu’nun tam ortasındaydım. Sırasıyla önce Felsefe alanında YL ardından tam bir U dönüşü yaparak Aikido Eğitmeni olmam sebebiyle de Beden Eğitimi ve Spor Bilimi alanında doktora yaparak Dr. unvanımı aldım. Artık memleketime dönebilirdim lakin kadro yoktu. İlk görev yerim Çekya oldu. Birkaç yıl sonra Balıkesir’de göreve başladım. Hâlen Balıkesir Üniversitesi sosyoloji bölümünde öğretim üyesi ve Aikido eğitmeni olarak çalışıyorum. Evliyim ve bir şimdilik bir kızım var.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazarlık benim için ilkokul yıllarımda başladı diyebilirim. Ortaokul yıllarımda şiirler yazdığımı bir şiir yarışmasına katıldığımı il birincisi olduğumu hatırlıyorum. Şiirimi kısaltmamı istemişlerdi onu da hatırlıyorum. Şiirimi geri çektim ve bir daha herhangi bir yarışmaya katılmadım. Ortaokul yıllarımda Türkçe Öğretmenim Aynur Tatlıoğlu beni her zaman cesaretlendirdi. Yazdıklarımı ona götürüyordum o da okuyordu. Lise yıllarımda akrostiş yazıp işi paraya dahi dökmüştüm. Üniversite yıllarımda şiirlerin ivmesi arttı. Felsefe okuyordum, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden şiir dersleri alıyordum, Küçük İskender’le Beyoğlu’nda sohbet ediyordum, Cevat Çapan hocanın peşindeydim. En sonunda şiirlerimi okuttum. Hoca çok beğendi fakat çok karamsar bunları birileri neden okusun diye sordu bana. Yazmaya devam ettim ta ki yazmanın sadece hissetmek anlamak değil aynı zamanda hissettirmek ve anlatmak olduğuna kani olana dek yıllarca bekledim.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazmak çok ilginç bir trans hali. Çok çeşitli şekillerde yazıyorum ama önce aklım yazıyor. Eskiden kalemim yazardı. Şimdi ise aklımda bazen günlerce bazen birkaç dakika içinde bir şiir dönüp dolaşarak mürekkeple buluşup kağıda düşerek görevini tamamlıyor. Benim için şiir gerçekliği eğip bükebileceğimiz bir alan demek. Deleuze bu anlamda beni çok etkiledi. Gerçeklik dediğimiz şey son derece sıkıcı ve tekrarlardan oluşuyor. İnsan dediğimiz varlık sadece dışkı ve çöp üretiyor. Adeta yaşayan ölüler dizisindeki birer figüran gibiyiz. Bu anlamda üretim sürecine dahil olmak benim için yaşamak demek, nefes almak demek. Ben de bunu yapıyorum gerçekliği elimden geldiğince hem aklımda hem kalemimde eğip bükmeye çalışıyorum. Büyük üstat Cemal Süreya da öyle yapmaz mı Üvercinka’nın ilk mısrasında, tüm dünyayı kapatır ve boyun ile bizi baş başa bırakır. “Böylece boynunlayız bir kere daha sayılı yerlerinden.” Ben de Husserlci anlamda bu paranteze alma işine bayılıyorum. Bu yüzden kimse okumasa da şiir yazamaya hep devam edeceğim.
Esinti aslında bir geçiş dönemi eseri. Karamsarlıktan kurtulmanın eseri benim için. Burada tabii ki bahsetmek istediğim bir kavram da yine Deleuze’ün “tekillik” kavramı. Yani o şeyi biricik, tekrar edilemez, yapan şey tekillik. Örneğin sosyal medyada Cemal Süreya imzalı pek çok şiir dolaşıyor fakat ben üstadı tek bir dizesinden tanırım. Bu nasıl oluyor gerçekten bilmiyorum. Ama sanırsam her dizenin bir tınısı var. Ben de tabii ki üstat kadar olmasa da belirli bir tekilliği yakalamaya başladığımı hissetmeye başladığımda şiirlerimi basılı bir kitaba çevirmeye karar verdim.
Esinti isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Bu güzel bir soru. Kitabın girişinde ithaf bölümünde de belirttiğim üzere eşim “Esin” den geliyor. Aslında her şey düşündüğümüzden daha basit. Eşim bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni aynı zamanda bu alanda YL sahibi. Son derece zeki, çok fazla kitap okuyan (benden fazla) yorumlayabilen bir insan. Editörlük yanı da son derece güçlü. Çok şanslıyım ki o benim editörüm. Burada ne anlatmak istedin, bunu bir daha yazar mısın gibi soruları ile beni harika şekilde yönlendiriyor. Tabii aslında esas olay 8 yıl önce evlenmemizle birlikte başlıyor. Ben son derece dağınık, elinden geldiğince irrasyonel davranmaya çalışan bir insanım. O ise benim tam tersim. Herkes bir evlilikte birbirini etkiliyor. Ben de Esin sayesinde şiirlerimi toparlamaya başladım sonunda yoksa dağınık oradan buradan çıkan kağıtlar halindeydi hepsi. Bu yüzden bu toparlama ve okuyucuya ulaşma süreçlerinin içerisinde Esin hep oldu. Bu yüzden ona müteşekkirim. Kitabımın adı da ona yazdığım bir şiir olan “Esinti” şiirinden geliyor.
Esinti isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Bu çok güzel, benim de çok merak ettiğim bir soru oldu. Okurlarımdan bu sebepten imza almak için buluştuklarıma sürekli olarak hangi şiiri ve neden sevdiklerini sordum. Örneğin bir okur “Dünya” şiiri dedi. Benim öyle bir şiirim mi var diyerek gidip kitabı açtığım oldu. Halbuki bildiğim bir şiirdi ben “alameti farika-i müstesna” şeklinde kodlamıştım şiiri. Yine çok farklı beğeniler geliyor. Sanırsam okurla iletişimim bu anlamda başarılı bir iletişim. Takip eden kitabımda bu iletişimin daha da artacağını düşünüyorum.
Esinti isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Aslında belirli bir mesajdan bahsetmek çok zor. Tabii ki ben her şeyden önce felsefeciyim. Bu anlamda Derrida, Deleuze, Baudrillard okumalarım şiirlerim yansıyor. Modernite de sıkışan insan için post-modern bir açılım olmaya çalışıyorum diyebilirim kısaca. Bir nefes alma biçimini, benimle birlikte nefes almak ister misiniz diye sormak istiyorum okura. Okuru da bu yolculuğa davet ediyorum.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Esinti benim eşim Esin ile tanışmamdan kızımız Duru’nun dünyaya gelişi arasındaki şiirleri kapsıyor. Duru şu anda 4.5 yaşında ikinci kitabım ise Duru’nun doğumundan Haziran ayında dünyaya teşrif etmesini beklediğimiz ikinci kızımıza kadar geçen zamanı kapsayacak. Ben adının Esinti’den hareketle Duruntu olmasını isterdim ama bir kitapçıya gittiğinizde Duruntu diye bir kitabı satın alır mısınız bu tabii ki bir soru işareti. Muhtemelen ismine “Filozofça” diyeceğim. Dediğim gibi hazır sayılır. Esintinin üzerinden bir süre geçtikten sonra umarım okuyucu ile buluşur.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Hiç etkilemedi. Ben hayatım boyunca zaten karantinada gibi yaşadım. Çünkü dünyanın en güzel işleri yalnız yapılır. Kitap okumak, şiir yazmak, tefekkür, derin düşünmek. Ben de kendimi sosyal bir insan olarak tanımlayamam. O sebepten benim için büyük bir fark oluşturmadı.
Yorumlar
Kalan Karakter: