Öncelikle sizi tanımak isteriz. Gamze Karademir kimdir?
Ankara'da büyüdüm. Gri şehir Ankara...Bana her zerresiyle ilham olan Ankara... Güzide Başkentimiz. İlkokul yıllarım Anıtkabir'in çevresinde haşere bir çocuk olarak geçti. Lise yıllarında sakinleştim. Aslında genelde tam tersi olur içime kapandığım bu dönemin ardından, üniversiteye başlamam ile kabuğumu kırdım. Sene 2008 Trakya Üniversitesi fizik bölümünü kazandım. Burada yıllarım ilk anından son anına kadar çok aktif ve coşkulu geçti. Tiyatro kulüpleri, şiir-drama toplulukları, vokallik deneyimi, tiyatro oyunları, müzikal oyun deneyimi vs. derken yerinde duramayan, içi içine sığmayan bir dönemimdi. Haliyle derslere çokta zaman ayırmayan biriydim o vakitler. 3.sınıfa geldiğimde ben kendimi hayatta nerde görmek istiyorum ve şimdi neredeyim diye sordum kendi kendime...İstediğim yerde değildim. Hayatımın ipleri elimden kaçıyormuş gibi hissediyordum. Okulu bıraktım. “Ne olmak istiyorsan onu ol, hayat bir kere, “ dedim ve tekrar girdim sınava. 2012’de KTÜ İnşaat mühendisliğini kazandım. Tüm derslerimi zamanında ve hiç zorlanmadan vererek 4 senede okulumu bitirdim.2016’da kürkçü dükkanına geri döndüm. Geldiğimde bir dönem işsiz gezindim avare avare. Şimdilerdeyse özel sektörde bir firmada çalışmaya devam ediyorum. Bir yandan da resim yapıp sergilere katılıyorum. Sonunda hayallerimden biri olan yazarlık deneyimini de tatmış oldum Cibilliyetsiz Griler ile.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Öncelikle bana öncülük eden biri olmadı...Birisi gelip kaleme kâğıda sarıl demez zaten...Sen yazarsın, tutamazsın kendini, içindeki coşkunluk taşma ihtiyacı hisseder; taşar, durduramazsın. Kalbimdekileri, aklımdakileri dışavurum şeklim bu benim, kendime engel olamıyorum ki. Zaten öyle değil midir yaşam da? Akışında seyreder, sen istesen de istemesen de akar, coşar, taşar. Var olanı açığa çıkarmak çokta şaşılacak bir şey değildir, hâl böyleyken.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Etkiye açık bir insanım genel anlamda. Kendimi kapatmam, dinlerim, düşünürüm, kurgularım, unutmam; yaşamıma yansıtırım öğrendiklerimi, davranışlarıma. Yazarkense sadece yaşadıklarımı değil gördüklerim, duyduklarım da etkiler beni ve itiraf etmeliyim ki yazdıklarımın çoğu yaşadıklarımdan ziyade gözlemlerime dayanıyor.
Cibiliyetsiz Griler isimli eserinizden bahseder misiniz?
Öncellikle Cibilliyetsiz Griler öyle oturayım da bir şeyler karalayayım diye başladığım bir kitap değil.15-16 senelik bir geçmişi var. Fakat belirtmeliyim ki kronolojik bir sıralaması yok. Hissettikçe yazdığım için ben “hisdaş” diyorum ona. Siz de hislerinizin size yön vermesini istiyorsanız, kitabımı elinize aldıktan sonra baştan sona okumaya çalışmayın. Düşünün, odaklanın ve herhangi bir sayfasını açın. Sizi nereye götürecek bir bakın derim...Bu belli bir süre sonra eğlenceli bir oyuna dönüşüyor. Bazen çok gerçekçi gelir cevapları korkmayın, zamanla çözün gizemini. Sizi içine alacaktır bu oyun, gerçekten hissettiğinizde. Hissederek dokunduğunuzda o sayfalara, her şey güzelleşecek bana inanın...(Farklı kişilerde bolca denenmiş bir oyundur.)
Cibiliyetsiz Griler isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Kitabımı piyasaya sürmeden evvel çokça okudum, okuttum tanıdığım-tanımadığım insanlara...Hep yanımdadır defterlerim. Şehir değiştirirken uzvunu bırakamazsın ya ardında, benimki de o misal. Yaban gelir geldiğim yer bile onsuz. Geçtiğimiz sene tatile giderken de yanımdaydı. Tatilde tanıştığım 5-6 kişilik bir gruba bir kaç şiirimi okumuştum ve bir kaç kişi ayakta alkışlamıştı. Çok duygulanmıştım. Beni tanımayan insanlarla bile bu kadar hisdaş olmamız beni aşırı mutlu etmişti. Yorumlarıysa "Bu yazdıkların çok güzel. Aslında ben normalde şiir sevmem ama bu yazılar bir harika..." Şiir dendiğinde insanlar maalesef ki kafiye ve uyak uyumları bekliyorlar. Bu şekilde kodlanmış çünkü. Oysa beklenti bu olmamalı. Uyumsuz da bile bir ahenk vardır. Doğaya bakarak bile bunu algılayabiliriz oysa. Şiir hayatı kusurlarıyla ve güzellikleriyle bir bütün olarak yansıtır. İnsanlar okuduklarında, kendilerinden bir şey bulabiliyorsa şiir "şiirdir" aslında.
Cibiliyetsiz Griler isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Bir mesaj vermek mi? Ben mesaj vermiyorum, ayna tutuyorum yalnızca, içinize, dışınıza. Sizi size yansıtmakta tek kaygım aslında. Herkes kendinden bir şeyler bulabilir yazılarımda. Bazı görüşlerime katılmayabilirsiniz bu gayet doğaldır. Kendi içinde homeostazik dengesi olan, belli bir frekans yakaladığıma inanıyorum. Özellikle griyi seçme sebebimse, yine kendi içinde bu dengeyi barındırmasındandır. Siyahta var beyaz da, iyi de var kötü de. Tıpkı tek bir insanın tüm hâlleri gibi...Kendi rengine yakınsa yakın olur sana. Peki değilse? Dışlar mısın? Diğerleri dışında mı kalır tonu farklı diye? Asla! Aynı çağın yapı taşlarıyız...Olduğu gibi kabul etmek ve fikren ayrı düştüğünüzde bile saygı duymak, yan yana yürümek zorundayız...Ahlaki çeperlerimiz şahsına-münhasır olma çabasında biliyorum. Fakat yozlaşmadan, gölge olmadan ,aynı yolda yürüyen ağaçlar olmalıyız. Tıpkı Orta Çağ coğrafyasında yaşam süren Entler gibi...Entlerin efendisi olamayız belki ama kim bilir belki bir hobite yoldaş oluruz. Kim bilir belki aynı savaşın yitenleri oluruz. Ama savaştık deriz, kim bilir.
Cibiliyetsiz Griler isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Kitabıma isim seçecek olsam ne derdim diye çokça zaman düşündüm. Dijitale aktarmakla her şey hazır olacak sanıyordum. Yanılmışım, en zor kısmı isim seçmekmiş. Onca şiirin içinden birini seçmem gerekiyordu diye düşündüm başlarda. Bu şartlanma tam 2 haftamı yedi bitirdi. Bulamadım. Farklı bir açıdan bakmak için kendime yollar aradım sonra. Düşünme, düşünme dedim durdum. Ne zaman düşünmesem doğruyu bulmam daha kolay oluyordu çünkü. Düşünmemeye saplantılıyken daha çok inatlaşıyor beynin seninle. Tıpkı pembe fili düşünme! Adlı kitabın adını telaffuz ederken pembe bir fil hayal edivermek gibi. Kendindelik olsun dedim önce. Hatta kapak bile düşündüm. Bedeni delik bir kadın silueti olacaktı ön yüzde, arka kapaktaysa kalabalıktan bedeni delik kadına bakan gözler olacaktı. Her şey çok güzeldi ta ki ben istediğim kapağı çizemeyene kadar. Bazen her şeyi tasarlarsın, şöyle olmalı, böyle olmalı dersin, her ince ayrıntıyı kurgularsın ama olmaz. Bazen olduramazsın. Her şey hazırdı. Kitabın ismi dışında. Durdum. Nefes aldım. Sonra tekrar düşünmeye koyuldum. “İlk hangi şiirini okudun insanlara?” diye sordum kendime. Ve bu soru buldurdu bana kitabımın ismini...Kesinlikle ‘Cibilliyetsiz Griler’ dedim, usulca çizmeyi bırakırken. Artık hiç bir çabaya girmeden kitabımı basıma gönderebilirdim ve serüven bu şekilde başlamış oldu.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Müjdem şudur ki, Cibilliyetsiz Griler’in devam kitabı geliyor. Dahası kullanma kılavuzu ve algoritması diyebilirim. Anlattıklarımın hikâyelerine yoğunlaştım. Cibilliyetsiz Griler de siz gizini çözün diye, dahası kendi yol haritanızı bulun diye boşluklar, sonsuzluklar bırakmıştım, bilinmeyeni çoktu. Şimdilerdeyse bilinmeyenleri bulduran sonlar yazıyorum.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Aşırı derecede sıcak kanlı ve sosyal bir insanım, insandım, pandemiden önce. Pandemiyle içime döndüm herkes kadar. Şimdilerdeyse içimde her insanı anlamaya çabalayan bir empati güruhu var. Biraz yorucu kabul ediyorum ve kimse uğraşmıyor artık, ne anlatmaya ne de anlamaya, biliyorum... Bencilliğe saplanmış mutsuz suratlar mahzeninde gezercesine savruluyoruz sokaklarda. Korkarak ...Uzaklaşarak...Daha da yalnızlaşarak ...Yazardım, çizerdim hep. Fakat içimdeki coşkun pınar çık derdi, gez eğlen. O biraz sustu, biraz duruldu. Yalnızlaşmayı seçmek mecburiyetinde kaldığım şu zamanlarda, üretmeye daha çok zaman ayırabildim haliyle. Yıllardır yazmama rağmen bir türlü fırsat bulamıyordum yazdıklarımı dijitale döküp kitaplaştırmaya. Bu zamanı yaratma fırsatı bulmuş oldum. Yıllar önce sorduğum soruyu kendime yeniden sordum. “Kendini nerede görmek istiyorsun ve neredesin?” İşte buradayım. Karşınız da ve daima... Kitabımdan bir alıntılama yaparak bitirmek istiyorum röportajımızı:
“Mancınık gibi evren, seni nereye fırlatır hiç belli olmaz.
Hangi An’a aitsin?
O’na bırakma!
Sen Seç.”
Yorumlar
Kalan Karakter: