Yirmi yıl gibi bir zamanı değerlendirirken, şu andaki siyasi çalışmaların doğru tahlilinin yapIlmasını amaçlamaktayım.
Ülkemizin çıkarları her türlü çıkarın üstünde görülmelidir.
Bu bir anlayış meselesidir.
Bu anlayışta olmayanlarla hiç bir bağımız olamaz.
***
CHP’nin altı oku vardı.
Bu altı ok partinin ideolojisini temsil ediyordu.
1927’de cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik ve milliyetçilik olarak tanımlanan dört ilkeye, 1931 yılında devletçilik ve inkilapçılık ilkeleri eklendi.
Bu ilkelerin içinde en çok başvurdukları ilke inkilap ilkesinin tersi olmuştur.
İnkilap'ın tanımı; toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik ve iyileştirmeler olduğu halde bunlar tam tersini yaparak, gelişen ve iyileşen toplum düzenini askeri ihtilallerle ortadan kaldırmak şeklinde anlamışlardır.
Tüm askeri darbelerin arkasında CHP vardır.
Bir de çok önemli bir maskeleri vardı.
Atatürk maskesi…
Atatürklerinin de ruhuna fatiha okuttular.
Partide bulunan milliyetçi, ulusalcı ve devletçi bir takım insanlar da tasfiye edildi.
Tamamen FETÖ anlayışı denetimine girildi.
Tam bir mandacı mantığı içinde hareket ederek, tüm emperyalist güçlere ülkemizi şikayet ederek müdahale etmelerini talep etti.
Ülkenin gelişmesine, vatandaşın ekonomik refahına karşı hiç bir ciddi çalışmalarına rastlayamazsınız.
Böyle bir dertleri ve özlemleri yok.
Tamamen kişisel çıkarlar üzerine inşa edilmiş bir siyasi yapıdır.
Geçmişte bir CHP’li Başbakana vetandaşlar açız diye bağırmışlar, O’da cevaben “b.k yiyin” demiş...
Yani zihniyet bozukluğu adamların DNA s’ında mevcuttur.
Okumazlar.
Kendilerini geliştirme gibi bir dertleri yok.
Hemen hemen her gün içki masalarında hükümet devirir, hükümet kurarlar.
Kim milletvekili olacak, kim belediye başkanı olacak, tüm enerji bu konuya sarfedilir.
Devlet, ilgili ve yetkililer arasında paylaşılır.
Milletvekilliği sıraları büyük paralara satılır.
Oy verecek insanların çocuklarına iş verme taahhütünde bulunulur.
Biri birlerine karşı samimiyetleri sıfırdır.
İki yüzlüdürler.
Biribirlerini gördüklerinde can ciğer görüntüsü verirler, ayrıldıklarında arkadan küfür ederler.
Hiç bir şekilde güvenilir değillerdir.
Tabii ki istisnalar hariç.
CHP’nin içinde bu yarış hep böyle devam eder.
Vatan, millet, devlet umurlarında değildir.
Çıkarları uğruna bu kutsallarımızı gözlerini kırpmadan feda edebilirler.
Örnek mi istiyorsunuz?
Yüzlerce örnek var.
Bir kaç tanesini bilgilerinize sunacağım.
FETÖ’nün K.Mali ABD ve Avrupa birliğinden ülkemize müdehale etmelerini istemedi mi?
"Türkiye açık cezaevidir. Can ve Mal güvenliği yoktur. Vatandaşlarınızı Türkiye’ye göndermeyin " demedi mi?
Yatırım yapmak isteyen uluslararası sermayedarlara, “sakın yatırım yapmayın. Biz iktidar olursak sözleşmelerinizi geçersiz sayarız" demedi mi?
“Ülkede demokrasi yoktur. Erdoğan diktatördür.” demedi mi?
“Erdoğan, Türkiye’nin dövizlerini İsviçre’ye kaçırdı” demedi mi?
Söylediği her yalandan tazminat cezası alan böyle bir genel başkanın temsil ettiği bu siyasi yapıdan doğru bir davranış beklemek hayal olmaz mı?
Sen doğru bir adamsan bu bozuk yapının içinde ne işin var demezler mi adama?
Elbette derler.
Ben 68 kuşağı bir devrimciyim.
CHP’nin içinde oldum.
Ancak hiç bir zaman CHP’li olmadım.
Dev-genç ve daha sonrası Dev-yol örgütleri içinde ülkemin bağımsızlığı için mücadele ettim.
Örgütüme sonsuz bir güven duyuyordum.
Kendimi, varlığımı ve çoluk çocuğumu feda etmiştim.
Çalışkandım.
Başarılıydım.
Kısa zamanda yönetici pozisyonuna getirildim.
Üst kademede görevli olan arkadaşları tanıyınca örgüte olan güvenim sarsıldı.
Hiç beklemediğim bir hayal kırıklığına uğradım.
Bunlara karşı tavır geliştirdim.
Yanlışlarını söyledim.
Böyle devrimcilik olmaz, dedim.
Bu anlayışınız devrimci bir anlayışsa, ben devrimci değilim dedim ve ayrıldım.
CHP’ye geçtim.
Devrimci gençlik içinde beni seven ve bana güvenen geniş bir kitle vardı.
Onlar her yerde benim yanımda olabileceklerini söylediler.
Arkadaşlarım hep yanımda oldular.
CHP bizim için kullanabileceğimiz bir alandı.
Fikri olmayan, ideolojisi olmayan bu insanlar