Geçmişini bilmeyenin geleceğinden bir hayır beklenemez. Geçmişimizi gözden geçirmek zorundayız. Dün neydik? Neredeydik? Şu anda neyiz? Kimiz? yarın için ne düşünüyoruz? Bunları bir filim şeridi gibi gözden geçirdiğimiz taktirde, daha doğru ve daha sağlıklı adımlar atabiliriz.
Değerli okurlarım, 1970 yılında 657 sayılı yasaya tabi bir Devlet memuru olarak Köy işleri bakanlığında çalışıyordum. 450 TL. Maaş alıyordum. Dikmende bir odalı bir gecekonduda kalıyordum. Buz dolabı yok. Çamaşır makinası yok. Elektiri yok. Su yok. Yol yok.Televizyon yok. Doğalgaz yok. Tüplü ocak yok. Gaz ocağı diye bir alet vardı. Onunla çay ve yemeklerimiz yapılırdı. Korkunç derecede yoksulluk içinde yaşamımızı sürdürüyorduk.
Dikmen Sokulludaydı evimiz. Dikmen caddesine 500 metre mesafede oturuyorduk. Kış aylarında ve yağmurlu havalarda o 500 metrelik mesafe çamur deryasına dönüşürdü. Yarım saatte zor yürürdük. Dikmen cadesine geldiğimizde ayakkabılarımız çamurla kaplanırdı. Dikmen caddesinden giden vasıtalarla işimize giderdik. Burası Türkiyenin baş kenti Ankara'ydı. Maaşımızla geçinemiyorduk. Üçüncü sınıf bir ülkenin gariban, çaresiz ve zavallı vatandaşlarıydık. Çoğu kez iş yerimize yürüyerek gidip gelmek zorunda kalırdık. Dolmuş paramızın olmadığı günlerde. Tüm bu olumsuzluklara karşın, Devlet memuru olmak çok önemli ve hayat garantisi olan bir iş olarak görülürdü.
Değerli okurlarım, bundan önceki yazımda da Van Erciş ilçesinde yaşadığım 70 yıllık geçmişimden bahsetmiştim. Ercişten Ankaraya gelişimin arasında 20 yıl gibi bir zaman geçmişti. Normal yaşantımızda, sosyal hayatımızda ve ekonumik olarak gelişmemizde hemen hemen hiç bir değişim olmamıştı. Sadece yaşadığımız mekan değişmişti. Ancak ülkenin nasıl yönetildiğini görerek öğrenmiştik. Her kes vurgun peşindeydi. Toplumda bir anlayış glişmişti Bu anlayış doğrultusunda "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" anlayışı ilkeleşmişti. Her kes kişisel çıkarları doğrultusunda bir organizasyonun içindeydi yada içine girmeye çalışıyordu. Özal döneminde bir açılımla karşılaştık. Ülkeye hizmet yapılıyordu. " Hizmet etsin, yesin" anlayışı yaygındı. Bu arada Fetö nun paralel yapısı da oluşmuştu. Özaldan sonra, Ecevit ve Erbakan'ın mücadleleri de bir sonuç vermedi. Bir kısım Belediye başkanları, belediyelerin paralarını zimetlerine geçirerek, avrupaya kaçtılar. Banka müdürleri ve yönticileri Bankanın paralarını zimmetlerine geçirerek Avrupaya kaçtılar. 27 adet bankanın içi ilgililerce boşaltıldı. Bankalar iflas ettirildi. Devlet talan ediliyordu. Fetö ve Pkk siyasi anlamda ülke yönetimine gayri resmi olarak el koydular. Ekonomik olarak İMF nin denetimine girdik.Devletimizi göstermelik bir yapı durumuna getirdiler. Hem siyasi hemde ekonomik olarak iflas etmiş bir ülke konumuna getirildik.
Batmış. Bitmiş. Borçlandırılmış. İflas ettirilmiş. Siyasi anlamda bölünmüş ve yabancı güçlerce ülkeye el konulmasının tüm alt yapısı oluşturulmuş. El koydular. Yada koyacaklar durumuna getirilmiş. Bu arada genel seçim zamanı gelmiş. Ülkede mecburen seçim yapılmış. Erdoğanın partisi seçimi büyük bir çoğunlukla kazanmış. Baş bakan olan erdoğan neler yapmış? yaptıklarını yazabilme şansına sahip değilim. Kitaplara bile sığdıramayız. Kısaca bir kısmını başlıklar halinde yazayım. Yolsuz, susuz, elektiriksiz, doğalgazsız, hastanesiz, okulsuz hiç bir yer kalmamıştır. Hiç kimse aç ve açıkta bırakılmamıştır. Devlet kimsesizlerin kimsesi olmuş. Gece kondu ülkesi olmaktan kurtarılmış. Her kesin evi kaloriferlidir. Hemen hemen her kesin arabası vardır. İnsanlar lüks içinde yaşamakta. Hiç kimse aç ve açıkta değildir. Nereden nerey geldiğimizi lütfen bir değerlendirelim. Şükürdar olmalıyız.Nankörlük yapmamalıyız. Her kesin her şeyi var. Daha çoğuna ulaşmak için dah çok çalışmalıyız. Dünyan'ın en önemli ülkleri arasında yer almamız sağlanmıştır. Daha fazlasını yazmama gerek yok. Çünkü her kes ne yapıldığını çok iyi bilmektedir.
Erdoğandan önce ve Erdoğandan sonrasına bakalım. İhanetçileri, namusuzları ve ülkemiz düşmanlarını ikna etme gibi bir çaba içinde değilim. Vatan'ını seven her vatandaş benim için çok önemlidir. Siyasi görüşü ne olursa olsun. Mutlaka bu durumda olan kardeşlerimiz, vatan hainlerinin gerçek yüzlerini gördüklerinde onlara tekmeyi vuracaklardır. Bu durumda olan kardeşleimizin bir an önce doğruyu görmeleri en büyük dileğimdir.
Değerli okurlarım, Erdoğan'ın çok güçlü siyasi iradesi sonucunda hainlerin hevesleri kursaklarında kalmıştır. Yinede vaz geçmemişlerdir. İnşallah bu son çırpınışları olacaktır. Daha önce muhallefet partileri vatan hainliklerini gizli tutarak siyaset yaparlardı. Şimdi gizlemeden, açık bir şekilde ve bütünlük içnde ihanet siyaseti yapmaya devam etmektedirler. İngilizlerin ekonomi dergileri ve diğer basın yayın organları vasıtası ile kuklaları Kılıçdaroğluna desteklerini bildiriyorlar. Bu arada hainlerin topluca açığa çıkarılması işi de Erdoğan'ın önemli bir başarısıdır. Bunu görmemek için ya hain olacaksın, ya kör olacaksın, aptal olacaksın yada nankör olacaksın. Benim kandırılmış vatan sever kardeşlerimin doğruyu göreceklerinden hiç bir kuşkum yoktur. Onlar gereğini mutlaka yapacaklar. Yani Türkiye yeniden kazanacak. Aslında ben ihanetçileri muhatap alarak ülke yönetimine alternatif bir siyasi yapı haline dünüştürülmesi fikrine çok hemde çok karşıydım. Ama bir şey yapamadık. İhanet üreten uyduruk demokrasi anlayışı sayesinden hainler şu anda meşrulaştırılmıştır.
Allahın izniyle birinci turdan sonra şükür namazı kılacağız. Erdoğanlı Türkiye kazanacak. Tüm hainler sandığa gömülecek. Seçim sonrası Erdoğan'ın yapmasını istediğimiz çok önemli bir hayati meselemiz var. O da Vatana ihant yasasının bir an önce çıkarılarak, demokrasi ve anayasa anlayışı vatan sevgisi ile taçlandırılarak sonuçlandırılmasıdır. Saygılarımla
İDRİS ORTAKAYA