AK Parti İstanbul Milletvekili ve eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2021'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde (İBB) 34 dosyaya el konulduğuna ilişkin sorulara cevap verdi. Soylu, konuyla ilgili "3 mülkiye müfettişi ve 32 bilirkişi ile bahsi geçen 34 dosyanın tamamı o dönem soruşturulması başlatılmış, bir kısmı tamamlanmış bir kısmı ise soruşturulmaya devam etmekte idi. Görev sürem sonrası soruşturmaların kalan kısmının akıbetini bilmemem doğal. Ayrıca içişleri Bakanlığının bu yaptığı işlemlerin tamamı yargıya açıktır" dedi.
"DANIŞTAY BU KONUDA YETKİLİ ORGANDIR"
Konuyla ilgili tv100'de açıklamalarda bulunan Süleyman Soylu'nun ifadeleri şu şekilde:
"İçişleri Bakanlığı, muhakkak ki belediyeler, il özel idareleri, kendi bünyesindeki bütün kurumları ve kuruluşları, mülki müfettişleri vasıtasıyla denetler. Hem anayasanın 127. maddesi hem Büyükşehir Belediye Kanunu'nun 53-93. ilgili maddeleri hem 44-83 yani kamuya ait memurlarla ilgili soruşturma yapılması, ceza verilmesiyle ilgili kanunlar ve diğer tüm kanunlarla ilgili bir çerçeve, devlette sadece bu dönemde değil; bundan önce de çizildi. Ve buna göre de tüm iş ve işlemler yapılır.
Değerlendirmelerimin tamamına geçmeden önce bir ana kuralı belirtmek isterim: İçişleri Bakanlığı bir yargı müessesesi değildir. İdari işlem tesis eder. Yani tesis ettiği idari işlemde, diyelim ki biraz önce bahsettiğim İl Özel İdarelerinden tutun, belediyelere kadar hatta nüfus müdürlüğüne kadar, göçe kadar veya belediye şirketlerinin kendiyle ilgili bölümüne kadar -çünkü belediye şirketleri de ticaret bakanlığına ilgilendirir soruşturma açısından - burada değerlendirmeleri yapar. Birtakım sabitler bulursa, bunlarla ilgili soruşturmaları izin almak suretiyle savcılığa intikal ettirir. Ve böylece de soruşturma başlar. Soruşturma savcılık aşamasında başlar. Ama savcılığa intikal ettiği aşamada, bu isnat edilen iddiaların, ihbarların, şikayetlerin hangi birisi varsa, eğer bu belediye başkanıysa, belediye meclis üyeliği ise ve diğerleri ise bu konuda Danıştay'a müracaat edilir. Devletin diğer kurumlarında da Danıştay bu konuda yetkili organdır. Denir ki ilgili Bakanlık bana haksızlık yaptı. Buradaki müfettişler bizimle ilgili böyle bir değerlendirmede bulundu. Ben buna itiraz ediyorum. Buradaki yargı müessesesi Danıştay'dır. Danıştay bu konuda bunun yapılıp yapılmayacağına dair karar verir.
"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN BÖYLE BİR KABİLİYETİ SÖZ KONUSU DEĞİL"
Yani İçişleri Bakanlığı’nın herhangi bir konuda bir soruşturmayı alıp, bir soruşturmayı engelleme, bir soruşturmanın akıbetini belirleyebilme, cezayı oluşturabilme kabiliyeti söz konusu değildir. Kendi dizisindeki bir soruşturma haricinde. Şimdi hal buyken bu tip değerlendirdiklerinin hepsi boşa düşmektedir. Bu, 2020-2021'in bir konusudur. Ve bu konuda biz o dönemde birçok açıklama yaptık. O dönemde bu tartışmalar meydana geldi. Dendi ki işte şu kadar dosya alındı, bu kadar dosya edildi. Mesele öyle değildir. Hem Anayasa 127, 53-93, onun 55. maddesi hem 44-83. Bütün bunlarla birlikte Mülkiye Teftiş Kurulu'nun 84. maddesi var:
“Müfettişler, yürüttükleri araştırma, ön inceleme, soruşturma ve disiplin soruşturması görevleri sırasında, diğer yetkili onayları ile başlatılan ve henüz bitirelemeyip raporu yetkili mercilere teslim edilmemiş görevlere ilişkin bilgi ve belgeleri yazı ile devralır.” Burada teftiş esnasında bunlar da alındı ve bunlarla ilgili de değerlendirmeler de yapıldı. Yani bir dosya bir yerden alınmış değil. Bunların matbu örnekleri alınıp dosyanın aslı ilgili yerde kalır. Bu, başka belediyeler için de başka yerler için de olmuştur. Halihazırda da belki olmaktadır. Ve ondan sonra Mülkiye Müfettişliği kendi alt kurumu olan – bu sadece Mülkiye Müfettişliği için de geçerli değil; bütün Bakanlıklar ve kamu kurumları için geçerli ana kuraldır- üst müfettişlik, alt müfettişliği kendi incelemesi esnasında – ki bu tip dosyalarda inceleyebilme hakkına sahiptir.
Üzerine aldıktan sonra ne yaptı? Aldıktan sonra, -bunun da önemli bir bölümü İçişleri Bakanlığı uhdesinde değildir – buradaki suç isnat edilenlerden büyükşehir belediye başkanı kapsamı olanlar – hatırlayabildiğim kadarıyla – çünkü üzerinden zaman geçti- 1’di ya da 2 olmuştur.
"21 DOSYADA HUKUKA AYKIRILIĞA RASTLANMADI"
Onun için bu inceleme yetkisi – daha doğrusu Müfettişlerin yaptığı değerlendirme yetkisi Valiliğe aittir. Eğer Büyükşehir Belediye Başkanı olsaydı, direk kanunen Bakanın yani Bakanlığın yetkisi olacaktır. Netice itibariyle, müfettişler bu incelemeyi yaptıktan sonra 32 bilir kişi ve 3 mülkiye müfettişi görevlendirildi. Bahsettiğim safahatın hemen ardından 3 Mülkiye Müfettişi ve 32 Bilirkişi görevlendirildi. Yani hiçbir şey yapılmadığı ile ilgili değerlendirmeyi söylemek istiyorum. Bunların 4’ü ihaleler; 21’i taşınmaz; 1’i STK’lara yardım, 1’i Sarıyer’de bir Gecekondu Dönüşüm Projesi ve 7’si İBB Şirketleri ile ilgili olan toplam (34) dosya. Bu dosya sayısı için de 40 dendi; 45 dendi; 37 dendi; CHP Genel Başkanı bizatihi 37 dedi; 38 dedi; 36 dedi. Ama dosyaların tamamı 34’dür. Tekrar söyleyeyim: 3 Mülkiye Müfettişi ve 32 Bilirkişi görevlendirildi. Bu görevlendirme sonucunda ve yapılan soruşturma sonucunda; 3 ihale dosyasında, 16 gayrimenkul dosyasında, 1 Sivil Toplum Kuruluşları dosyasında ve 1 Kentsel Dönüşüm dosyası olmak üzere toplam 21 dosyada hukuka aykırılığa rastlanmadı. Geri kalan 7 dosya ayrıldı ve Ticaret Bakanlığı’na gönderildi. Bunlar İBB Şirketleri ile alakalıydı. Geri kalan 6 dosya da 26 Kasım 2021 tarihinde Müfettişlere ön inceleme izni verildi. Yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen ön İnceleme Raporları gereği için ilgililerine gönderildi. Bundan sonra safahat devam ediyor. Takdir edersiniz ki ben İçişleri Bakanlığı’ndan ayrıldım.
Ama bildiğim kadarıyla, bir şey daha söyleyeyim. Biraz önce de söylediğim gibi 21 dosya ile ilgili herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadı. Bunlar için de Danıştay’a başvuruldu. Danıştay’a başvurulduktan sonra – benim dışarıdan aldığım bilgiler yani burada bunları resmi olarak söylemiyorum; dosyaları takip etmediğim ve böyle bir yeteneğim olmadığı için- bunların bir bölümü Danıştay’da bozuldu. Yani tekrar soruşturmaya konu oldu - Yani Mülkiye Müfettişlerinin veya soruşturanların vermiş olduğu kararı Danıştay “hayır, bunu tekrar değerlendirin” diye tekrar gönderdi. Ve diğerleriyle ilgili soruşturmada devam ediyor.
Şimdi burada söyleyeceğim bir şey var: Bu bahsedilen veya bahsedilmeyen bu Ankara için de söyleniyor. Hatta yüzlerce rakamdan bahsediliyor. Ben o nasıl bir şeydir onu da bilmiyorum ama yüzlerce rakamdan bahsediliyor. Bunların hepsi yoklukla maluldür; yoktur çünkü. Böyle bir şey olamaz. İçişleri Bakanlığı veya ilgili bakanlıklar bu tip soruşturmalarda, bir dosya sürecini yargının hilafına ne değerlendirebilir ne de süreci kendisi yürütebilme kabiliyetine sahip değildir. Çünkü İçişleri Bakanlığı ve ilgili bakanlıklar idari işlem yaparlar. Bir yargı işlemi, yargıç yerine kendini koyup bir hukuk işlemi gerçekleştiremezler. Kimdir buradaki yargı amiri? Yargı amiri Danıştay'dır. Danıştay, burada tarafların -bazen taraf bir vatandaş olur- yani siz bir vatandaşa bir işlem yaparsınız, vatandaş itiraz eder. Vatandaş da belediye arasında olur. Vatandaş gider oradaki işlemini gerçekleştirir- bazen bir belediye başkanıyla işlem yaparsınız; belediye başkanı işlemi Danıştay'a taşır. Danıştay da bunu iptal ettirir veya müracaat eder, iptal ettiremez veya kısmı iptal etmez. Yani bu tip kararlarda vardır. Hepsi topyekun değil. Kısmı olarak iptal etmez, kısmı olarak iptal edilmez kararlar var. Onun için yani binlerce böyle dosyalar gelişmiştir.
"BEN AÇIKLAMAYI YAPTIKTAN SONRA CHP'NİN YETKİLİLERİ BİR DAHA BU KONUYA GİRMEDİ"
Hatırlarsın, 505 terör iltisaklı ile ilgili de böyle bir değerlendirme yapıldı. Aynen böyle bir değerlendirme. Günlerce mitinglerde konuşuldu bu. Sonra ben bir açıklama yapmak zorunda kaldım. Ve 505 terör iltisaklı ile ilgili yukarıdan aşağıya bunların kimler olduğunu, bunların terörle ilgili iltisak ve irtibatlarının neleri olduğunu, kendilerinin bizatihi bu işlerin içerisinde olduğunu, yani kamuda böyle bir kişinin çalıştırılmasının doğru olmadığını, bize o dönem teşekkür edilmesi gerekirken yani devletin önemli kurumu olan güvenlikle ilgili kurumu olan İçişleri Bakanlığı'nın biz yanlış adam almışız kusura bakmayın kamuya böyle bir adam alınmaması lazım geliyorken biz bunu almışız ve siz bizi uyarıyorsunuz kusura bakmayın” denmesi lazım gelirken suçlu ilan edildik. Yani siz bunu nasıl böyle söylersiniz; siz siyaset yapıyorsunuz ;siz eğer siyaset yaparsanız bunu nasıl gerçekleştiririz diye bir suçlamaya karşı karşıya kaldık. Sonra ben açıklamayı yaptıktan sonra meclisin ikinci partisi olan CHP'nin yetkilileri bir daha bu konuya girmediler. Girselerdi ne olurdu? Bunu çok açık söylüyorum. Girseler ve bu süreci devam ettirselerdi; o süreç yargıda, yargıda başka bir şekilde devam edebilme kabiliyetine sahip olurlardı. Çünkü orada açık suç vardır. Bu kadar net.
"İSİM SUÇLAMAK KOLAY OLDUĞU İÇİN SÜREKLİ SÜLEYMAN SOYLU ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRME YAPILIYOR"
Peki İçişleri Bakanlığı burada ne yapar? İçişleri Bakanlığı bunu tespit eder. Kimlerle tespit eder? Mülkiye Müfettişleri ile tespit eder. Ve Mülkiye Müfettişleri bunu tespit ettikten sonra da dosyasını hazırlar; yargıya götürür. Yargıya götürme aşamasında yine ilgili belediyenin bu yanlıştır deme hakkı vardır. Herkesin hakkı vardır. Yani burada idari işlemle hukuki işlemi lütfen
karıştırmayalım. Yani ben sadece bunu açıklama yapmak istedim. Ankara Belediyesi ile ilgili de defalarca yine benim ismimle, işte şu bilmiyorum daha fazla zannediyorum bir dosya ile ilgili konuşuldu. Bu dosya ile ilgili de Süleyman Soylu bu dosyaları kapattı. Bir kere, isim suçlamak o kadar kolay olduğu için sürekli Süleyman Soylu üzerinden bir değerlendirme yapılıyor. Yani Süleyman Soylu'ya gelene kadar muhakkak ki ben oranın en son ita amiriyim; bu doğrudur. Ama bir devletin kendine ait bir sistemi var. Kamuoyu şunu bilsin ki yani her bakanlık döneminde bu böyledir. Benden önce de inanıyorum ki benden sonra da benim dönemimde de. Biz hiçbir belediyenin siyasi partisine bakarak bu suçluysa bunu koruyalım ve muhafaza edelim diye bir anlayış ve arayış içerisinde olmadık. Bu magazinleştirilebilir. Ama şunu söyleyeyim: Bütün soruşturma dosyaları, bütün inceleme ve araştırma dosyalarının hepsi kamuoyuna benim zamanımda -benim her bütçe döneminde bir kitapçığım var- Hepsi de kamuoyuna açıklanmıştır. Bu kadar şu partiye, bu kadar bu partiye, bu kadar şu partiye, bu kadar bu partiye…
Teknik cevap verdim; çünkü mesele teknik bir mesele. Çünkü hukuken olmayacak; olamayacak bir meselenin sanki olmuş gibi sürekli anlatılıyor olması, hem o dönemdeki insanlara haksızlık; hem Mülkiye Müfettişliği görevi yapanlara haksızlık; hem bilirkişilere haksızlık hem Danıştay’a haksızlık. Yani topyekün devletin tamamına haksızlık içeriyor. Bu doğru bir şey değil ki bunu belgelerle ortaya koyduğunuz zaman - görevde olmadığım için daha ileri gidebilme kabiliyetine sahip değilim; yani fuzuli işgal/fuzuli şagil durumuna düşerim. Bunu da anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum. Ancak, benim dönemimle ilgili söylüyorum – biz devlet görevi yaptık. Bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim yiyorsa; hesabını sormuyorsak biz bu dünyada, böyle bir dünyada mesulüz. Bizim dosyamız hep açıktır. Bunu çok net söylüyorum.
Yani, ben şöyle bir şeyle karşı karşıya kalırsam kendi insanlığımla ilgili de değerlendirmede bulunurum: Sırf herhangi bir siyasi partiye mensup diye şu kişinin üzerine gidin; haksızlık üzerinden şunu gerçekleştirin; ondan sonra bununla ilgili haksız bir karar vermeye çalışın… böyle bir şeyi ne bir Devlet Memuru yapar ne de bir Bakan yapar. Çünkü İçişleri Bakanlığı veya ilgili Bakanlıkların hiçbirisi bunun üzerine inşa edilmemiştir. Çünkü bu geçmiş dönemlerde de vardı; bu dönemde de var. Ben hatırlarım: 1999’larda İstanbul İl Başkanıydım. Yani o dönem görevden alınan Belediyeler vardı. İçişleri Bakanlığı görevden aldı ve biz buna itiraz ettik. Sonra 5-6 ay sonra tekrar iade edildi. Sonra yanlış anlama denildi şöyle dendi böyle dendi. Bu, bugün olan bir iş değil. Ama şunun bilinmesi gerekir: Soruşturma yürütülür; kararın hukuki merceğini Danıştay verir. Sizin İçişleri Bakanlığı olarak bu soruşturmaya gerek yoktur diyebilirsiniz – ki bu bahsettiğiniz konuda böyle bir şey söz konusu da değil – soruşturma yapılmış; bilirkişiler atanmış; mülkiye müfettişleri atanmış; bir kısmında evet hiç bir şey de bulunanmış; sübut etmemiştir denmiş. Ama diğer bir kısmı Ticaret Bakanlığı’na gönderilmiş; 6 tanesiyle ilgili de soruşturma başlatılmış. Sonra sizin bunda bir şey yoktur dediğinizin bir kısmı, Danıştay’a şikayet edilmiş. Danıştay da demiş ki ya bunları bir soruşturun. Soruşturmasında bir beis yoktur demiş. Şimdi devlet mekanizması işlerken buna bu kadar böyle sorgucu yaklaşımla topyeküncü bir yaklaşımla bakmayın– yani kendi açımızdan da doğru olduğunu düşünüyor; değerlendiriyor."
"BELEDİYE BU KİŞİYİ İŞE ALAMAZ"
Bir belediyede terör örgütü varsa, emniyetin terör örgütünü göz altına alması konusunda sorulan soruya yanıt veren Soylu şöyle konuştu:
"Burada şöyle bir yanlışlık var; şöyle izah edeyim: Yani– beni bağışlayın- mesela bir tecavüzcü- cezasını çekmiştir. Bu kişi kamu görevlisi olabilir mi? Devlet Memurları Kanunu var. Bu kişi kamu görevlisi olabilir mi? Olamaz. Peki, terör örgütü mensubu cezasını çekti – öyle yakalanan da var. Hatırlarsınız; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Park ve Bahçeler’de çalışan birkaç kişi yakalandı. Bir kişi de Yunanistan’a kaçtı. Ben Belediyede çalışıyordum dedi. Ondan sonra da oradan terör örgütünün propagandasını yaptı ve orada çalıştığı ortaya çıktı. Böyle çok örnekler var. Şimdi biz bu devletin birer ferdiyiz. Bu milletin, bu ülkenin hepimiz birer ferdiyiz. Devlet kimin adına çalışıyor? Bizim. Peki Devlet neyle çalışıyor? Verdiğimiz vergilerle. Siz çalışıyorsunuz, verginizden kesiliyor. Belediye’de kamu görevlisi olmaya haiz olmayan – yani kamu görevlisi olma şartlarını taşımayan bir kişi- çalışabilir mi? Belediye bunu işe alabilir mi? Alamaz. Aldığı zaman ne olur? Sistem şöyle işler: Biraz önce söyledim. Gelmiş 7-8 yıl hapis yatmış. Gelmiş terör örgütünün dağ kadrosunda bulunmuş; sonra gelmiş cezasını çekmiş; dışarı çıkmış hayatını devam ettiriyor. Özel sektörde çalışabilir. Buna bir itiraz yok. Ama kamuda çalışamaz. Devlete adam almak konusundaki kanun değişene kadar belediyelerin şirketleri de Belediyelerin diğer kuruluşları da bunun içindeydi. Dikkat ederseniz; oradaki tartışma o tarihe kadardır. O tarihe kadar bu araştırmaların hepsi 1600 kişi üzerinde gerçekleştirildi. Daha çok kişi üzerinde de 1600 kişide böyle irtibat ve iltisak bulundu. Bir kısmının birinci ve ikinci derece akrabalarında bulundu. Onları ayırdılar. Direkt kendisiyle ilgili olan 505 kişi bulundu. Bu kişiler kimlerdir? Bu kişiler, kamuda görev almaya yeteneği olmayan kişiler. Yani bugün – hani temiz kağıdı getiriyorsunuz ya- diyorsunuz ki vukuatlı temiz kağıdı. Diyorsunuz ki ben kamuda görev almak istiyorum. Kağıdınızı getirin bakalım. Kağıdı getirip bakıyorlar. Şimdi eğer siz kamuya terörle iltisak ve irtibatlı olarak mahkemelerde ceza almış; birçok ceza içerisinde bulunmuş – ki yaptığım açıklamalarında hepsi yukarıdan aşağı doğru detaylı bir şekilde var. Bu konuyla ilgili yaptığım açıklamalar da var. Çünkü bu konuda o kadar üzerime gelindi ki.
"KAMUYA ALMAMANIZ GEREKEN İNSANLARI ALMIŞSINIZ"
Şimdi siz adam cezasını çekmiş bir kişi başka bir yerde çalışamaz demiyorsunuz. Kamuda çalışmaz diyorsunuz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi hangi siyasi parti olursa olsun hiçbir belediye FETÖ'den atıyorum PKK'dan, DHKP-Cden, hiç kimseyi alıp çalıştırabilme imkanına sahip değil. Peki biz nerede devreye gireriz? Şurada devreye gireriz. Bunu alan kişilerle ilgili alma yöntemlerini yani kanunun uygulanmasını, o kişinin alınması esnasındaki gerekli olan şartları yerine getirilmeyen kişiler için ne açarız? Soruşturma açarız. Peki bizim açtığımız soruşturma neyle ilgiliydi? O gün bizim mülkiye müfettişlerimizin yaptığı soruşturmada tam durmalı. Yani siz kamuya almamanız gereken insanları almışsınız. Siz kamuya çalıştırmamanız gereken insanları ve devlet için tehlike addeden ve kanunda yukarıdan aşağıda ifade edilmiş, tek tek sırayla yazılmış kişileri almışsınız. İşin tamamı bu kadardır.
Ben de biraz önce verdiğim tüm cevaplarda bunların tamamının bütün soruşturmalarda olduğu gibi soruşturulduğunu tek tek hem de hangisinin nasıl yapıldığını tek tek ifade ettim. 21'in nasıl olduğunu, 7'sinin nasıl olduğunu ama usül bizden yaraladı.. 34 dosyanın tamamı soruşturuldu. Tam tersi. Yani başka bir şey var. Orada bitmiyor ki. Bu görev burada bitmez. Bu görev nerede biter ki? Bu Danıştay'da biter. Çünkü bunların her birisiyle ilgili, tarafların her birisi mesela soruşturulan kişiler de kendisinin soruşturulmasıyla ilgili Danıştay'a müracaat etme hakkına sahiptir. Bunu ifade edebiliyorum. Burada sadece biz meseleyi ortaya koyarız. Deriz ki burada mülkiye müfettişleri der; biz demeyiz yani “Burada bir suç unsuru vardır veya yoktur; Suç unsuru tespit edilen kişi der ki beni mağdur ettiniz, bana yanlışlık ettiniz. Veya Suç unsuru teşkil etmeye yönelik olan kişi, yani Büyükşehir Belediyesi veya ilgili yer, her neyse siz burada yanlış bir karar verdiniz der. Bunların her birisi gerçekleşmiş ve Danıştay'a gitmiştir. Onun için Danıştay'la ilgili bu konuda alınacak kararlardır. Yani İçişleri Bakanlığı buranın merci değildir.
Net cevap şudur. Bir, bu 34 dosya ile ilgili, tam rakam 34'tür. Bu 34 dosya ile ilgili bütün değerlendirmeler yapılmıştır. Müfettişler görevlendirilmiştir. Bilirkişi görevlendirilmiştir ve aynı zamanda da soruşturmalar yapılmıştır. Ben tabii soruşturmaların akıbetini bilmiyorum çünkü o dönem itibariyle görevden ayrıldım. Danıştay da konuya müdahil olmuştur."Bu içerik Hazar Gönüllü tarafından yayına alınmıştır
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR6 büyüklüğündeki depremde can kaybı 1000'i aştı! Köşeye sıkıştırdıkları genci dövüp motor anahtarını aldılar!
Yorumlar
Kalan Karakter: