Öncelikle sizi tanımak isteriz. Birkan Çevik kimdir?
Ben, öncelikle iyi bir insan olmak için, başkalarına faydalı olabilmek için çabalayan biriyim. Eğitim hayatım biraz gecikmeli olsa da hâlen Uludağ Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde devam etmektedir. Çocukluktan beridir hayalini kurduğum iyi bir yazar olmak için ilk adımı, ilk kitabımla atıyorum. En büyük hayalim bu dünyadan ayrılana kadar yazabildiğim kadar çok yazmak, hatta arkamda basılmamış bir sürü eser bırakmak. Basketbol, futbol, dövüş sporları, masa tenisi gibi çeşitli spor dallarıyla hobi olarak ilgileniyorum. Bunlar dışında satrançtan çok keyif alıyorum.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazarlık hayatım yüz temel dünya klasiklerini okuduktan sonra başladı diyebilirim. Özellikle “ Suç ve Ceza” miladım sayılabilir. Çocukluğumdan beri ulaşabildiğim tüm iyi kitapları okumaya gayret ettim. Öncülük eden birçok isim sayabilirim aslında. Ancak Rus edebiyatı en etkilileriydi. Dostoyevski, Tolstoy, Gogol gibi önemli yazarların güçlü kalemlerinin etkisi ve bir gün onlar kadar güçlü bir kalemim olması isteğim, yazar olmama öncülük eden baş aktörler diyebilirim. Okulda derslerde, evde ders çalışmam gereken zamanlarda hep bir defterime küçük küçük hikâyeler yazıyordum. Ne yazık ki önceleri özgüvensiz ve içine kapanık biri olduğum için yazdıklarımı hiç kimseyle paylaşmıyordum. Birkaç yıl önce bir arkadaşım sayesinde tanıştığım psikoloğumun teşvikleri sonunda bu kez herkesle paylaşacağım hikâyemi kaleme almaya karar verdim. Tüm bu süreçlerin sonunda hikâyem okurlarla buluşmak üzere satışa sunuldu.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Daha önce bahsettiğim gibi Rus edebiyatının üzerimdeki etkilerinden biri de karamsar havanın etkisini, bohem hissini taşımak diyebilirim. Daha çok karakter olarak realist biriyim. Bu yüzden insanların gerçek hayatlarına ulaşmayı, yaşananları birebir onların penceresinden görmeyi seviyorum. Bu yüzden yaşadıkları acıları, hüzünleri ve gündelik yaşamlarını dinleyip analiz ederek anlatmaya çalışıyorum. Anlatırken kendi duygularımı, o an ben olsam ne yapabilirim diye düşünüyorum ve bu da yazılarıma etki ediyor.
Mutlu Mu Son isimli eserinizden bahseder misiniz?
Hikâyem, monoton bir hayatı olan tabiri caizse küçük yaştan itibaren kaybetmeye başlamış bir çocuğun gençlik yıllarını anlatıyor. Yaşadıklarına ve etrafındaki insanların yaşadıklarına kendi bakış açısından bakarak, ama öncelikli olarak kendini gören, hem egoist ve bencil hem de düşünceli ve empati yapabilen bir karakter olarak ön plana çıkıyor. Genel hatlarıyla dram türüne göz kırpsa da aslında psikolojik yönünün daha ağır bastığı okudukça anlaşılabilecek bir hikâye anlatıyorum. Bazı bölümleri kurguyla desteklenmiş olsa da gerçek bir yaşam öyküsünü anlatıyorum. Kitabın kapağını açtıktan sonra içinden çıkmak istemeyecekleri ve bir solukta okumak isteyecekleri bir eser ortaya çıkarmayı amaçladım. Umarım başarılı olmuşumdur.
Mutlu Mu Son isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Kitabımın ismi hikâyenin kendisinden geliyor aslında. Henüz yazmaya başlamadan önce düzeni ve kurgusuyla ilgilenirken, etrafımda kitap yazdığımı bilen insanların ‘sonu mutlu mu bitiyor yoksa mutsuz mu’ sorularına istinaden ben de bu soruyu okuyuculara sormak istedim. Kitabın kapağını kapattıktan sonra bu soruyu kendi bakış açılarından değerlendirip cevaplandırmalarını istiyorum. Çünkü hikâye kendi açımdan baktığımda hem mutlu hem de mutsuz son olarak değerlendirilebilir niteliği taşıyor.
Mutlu Mu Son isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Kitabıma bir okur gözünden baktığımda kısa ve öz, anlatmak istediklerini direkt söyleyen bir hikâye diye düşünüyorum. Özellikle ana karakterin sorunlarla yüzleşmek yerine onlardan kaçması bir süre sonra sinir bozucu gelebiliyor. Aslında ben de yazarken tam olarak böyle bir tepki almayı istiyordum. Umarım okurlar da değerlendirirken karakteri sinir olabilecekleri kadar benimserler.
Mutlu Mu Son isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
İnsan ilişkilerinde tarafların farkında olmadan birbirlerine ne kadar zarar verebileceklerini ve olayları kendi bakış açılarından değerlendirirken karşısındaki kişiyi kendi kalıplarına sokma çabalarını anlatarak, olayları realist bir pencereden bakarak değerlendirmeyi önermektedir. Bunun yanı sıra hayatın zorlukları karşısında kişinin en dip ile en zirve noktası arasındaki yolculuğunda öncelikle kendi bahanelerinden kurtulması gerektiğini ve kendisiyle barışıp kendisini sevmesi gerektiği mesajını vermeyi amaçlamaktadır.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şuan “Mutlu mu son” isimli kitabımın devam hikâyesi üzerinde çalışıyorum. Ayrıca eskisi kadar düzenli olmasa da internet üzerinde bulunan blog siteme yazılar yazıyorum. Ayriyeten “Mutlu Mu Son” dışında bir sonraki kitaplarım için farklı hikâyeler üzerine araştırmalar ve çalışmalar yapıyorum. Henüz yayınlamayı düşünmesem de farklı hikâyeler üzerinden deneme yazıları yazıyorum.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Öncelikle şunu fark ettim ki; zaten normal hayatımın bir pandemi süreci gibi olduğunu gördüm. Lise yıllarından beri zamanımın büyük bir bölümünü evde geçiriyordum. Pandemi süreci bu konuda hayatımın akışı üzerinde pek bir değişlikliğe sebep olmadı. Ancak herkes gibi sağlık konusunda kendimden çok sevdiğim insanların zarar görebilme ihtimalleri konusunda oldukça kaygılandım. Çok şükür salgın sebebiyle herhangi bir kayıp yaşamadım. Ancak bu süreçte kalp krizi sebebiyle annemin vefatı dolayısıyla zor günler geçirdim. Peyami Safa’nın “Ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor” cümlesinin anlamını da yaşayarak öğrenmiş oldum.
Ben, öncelikle iyi bir insan olmak için, başkalarına faydalı olabilmek için çabalayan biriyim. Eğitim hayatım biraz gecikmeli olsa da hâlen Uludağ Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde devam etmektedir. Çocukluktan beridir hayalini kurduğum iyi bir yazar olmak için ilk adımı, ilk kitabımla atıyorum. En büyük hayalim bu dünyadan ayrılana kadar yazabildiğim kadar çok yazmak, hatta arkamda basılmamış bir sürü eser bırakmak. Basketbol, futbol, dövüş sporları, masa tenisi gibi çeşitli spor dallarıyla hobi olarak ilgileniyorum. Bunlar dışında satrançtan çok keyif alıyorum.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazarlık hayatım yüz temel dünya klasiklerini okuduktan sonra başladı diyebilirim. Özellikle “ Suç ve Ceza” miladım sayılabilir. Çocukluğumdan beri ulaşabildiğim tüm iyi kitapları okumaya gayret ettim. Öncülük eden birçok isim sayabilirim aslında. Ancak Rus edebiyatı en etkilileriydi. Dostoyevski, Tolstoy, Gogol gibi önemli yazarların güçlü kalemlerinin etkisi ve bir gün onlar kadar güçlü bir kalemim olması isteğim, yazar olmama öncülük eden baş aktörler diyebilirim. Okulda derslerde, evde ders çalışmam gereken zamanlarda hep bir defterime küçük küçük hikâyeler yazıyordum. Ne yazık ki önceleri özgüvensiz ve içine kapanık biri olduğum için yazdıklarımı hiç kimseyle paylaşmıyordum. Birkaç yıl önce bir arkadaşım sayesinde tanıştığım psikoloğumun teşvikleri sonunda bu kez herkesle paylaşacağım hikâyemi kaleme almaya karar verdim. Tüm bu süreçlerin sonunda hikâyem okurlarla buluşmak üzere satışa sunuldu.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Daha önce bahsettiğim gibi Rus edebiyatının üzerimdeki etkilerinden biri de karamsar havanın etkisini, bohem hissini taşımak diyebilirim. Daha çok karakter olarak realist biriyim. Bu yüzden insanların gerçek hayatlarına ulaşmayı, yaşananları birebir onların penceresinden görmeyi seviyorum. Bu yüzden yaşadıkları acıları, hüzünleri ve gündelik yaşamlarını dinleyip analiz ederek anlatmaya çalışıyorum. Anlatırken kendi duygularımı, o an ben olsam ne yapabilirim diye düşünüyorum ve bu da yazılarıma etki ediyor.
Mutlu Mu Son isimli eserinizden bahseder misiniz?
Hikâyem, monoton bir hayatı olan tabiri caizse küçük yaştan itibaren kaybetmeye başlamış bir çocuğun gençlik yıllarını anlatıyor. Yaşadıklarına ve etrafındaki insanların yaşadıklarına kendi bakış açısından bakarak, ama öncelikli olarak kendini gören, hem egoist ve bencil hem de düşünceli ve empati yapabilen bir karakter olarak ön plana çıkıyor. Genel hatlarıyla dram türüne göz kırpsa da aslında psikolojik yönünün daha ağır bastığı okudukça anlaşılabilecek bir hikâye anlatıyorum. Bazı bölümleri kurguyla desteklenmiş olsa da gerçek bir yaşam öyküsünü anlatıyorum. Kitabın kapağını açtıktan sonra içinden çıkmak istemeyecekleri ve bir solukta okumak isteyecekleri bir eser ortaya çıkarmayı amaçladım. Umarım başarılı olmuşumdur.
Mutlu Mu Son isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Kitabımın ismi hikâyenin kendisinden geliyor aslında. Henüz yazmaya başlamadan önce düzeni ve kurgusuyla ilgilenirken, etrafımda kitap yazdığımı bilen insanların ‘sonu mutlu mu bitiyor yoksa mutsuz mu’ sorularına istinaden ben de bu soruyu okuyuculara sormak istedim. Kitabın kapağını kapattıktan sonra bu soruyu kendi bakış açılarından değerlendirip cevaplandırmalarını istiyorum. Çünkü hikâye kendi açımdan baktığımda hem mutlu hem de mutsuz son olarak değerlendirilebilir niteliği taşıyor.
Mutlu Mu Son isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Kitabıma bir okur gözünden baktığımda kısa ve öz, anlatmak istediklerini direkt söyleyen bir hikâye diye düşünüyorum. Özellikle ana karakterin sorunlarla yüzleşmek yerine onlardan kaçması bir süre sonra sinir bozucu gelebiliyor. Aslında ben de yazarken tam olarak böyle bir tepki almayı istiyordum. Umarım okurlar da değerlendirirken karakteri sinir olabilecekleri kadar benimserler.
Mutlu Mu Son isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
İnsan ilişkilerinde tarafların farkında olmadan birbirlerine ne kadar zarar verebileceklerini ve olayları kendi bakış açılarından değerlendirirken karşısındaki kişiyi kendi kalıplarına sokma çabalarını anlatarak, olayları realist bir pencereden bakarak değerlendirmeyi önermektedir. Bunun yanı sıra hayatın zorlukları karşısında kişinin en dip ile en zirve noktası arasındaki yolculuğunda öncelikle kendi bahanelerinden kurtulması gerektiğini ve kendisiyle barışıp kendisini sevmesi gerektiği mesajını vermeyi amaçlamaktadır.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şuan “Mutlu mu son” isimli kitabımın devam hikâyesi üzerinde çalışıyorum. Ayrıca eskisi kadar düzenli olmasa da internet üzerinde bulunan blog siteme yazılar yazıyorum. Ayriyeten “Mutlu Mu Son” dışında bir sonraki kitaplarım için farklı hikâyeler üzerine araştırmalar ve çalışmalar yapıyorum. Henüz yayınlamayı düşünmesem de farklı hikâyeler üzerinden deneme yazıları yazıyorum.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Öncelikle şunu fark ettim ki; zaten normal hayatımın bir pandemi süreci gibi olduğunu gördüm. Lise yıllarından beri zamanımın büyük bir bölümünü evde geçiriyordum. Pandemi süreci bu konuda hayatımın akışı üzerinde pek bir değişlikliğe sebep olmadı. Ancak herkes gibi sağlık konusunda kendimden çok sevdiğim insanların zarar görebilme ihtimalleri konusunda oldukça kaygılandım. Çok şükür salgın sebebiyle herhangi bir kayıp yaşamadım. Ancak bu süreçte kalp krizi sebebiyle annemin vefatı dolayısıyla zor günler geçirdim. Peyami Safa’nın “Ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor” cümlesinin anlamını da yaşayarak öğrenmiş oldum.