SONSUZ AŞKLARIN KİTABI: ZİFİRİ
Cihat DÜNDAR, gazeteci yazar Zeynep Erverdi ile sizin için konuştu. Zifiri isimli kitabı üzerine değerlendirmelerde bulunan Erverdi, salgının kendisini nasıl etkilediği sorusuna şöyle yanıt verdi: Bana iyi gelecek her şeyi kendime çektim. Yazarlık dışında müzik, edebiyat, resim, bale gibi alanlarda da kendini geliştirdiğini öğrendiğimiz Zeynep Erverdi, okurlarına yeni kitap müjdesini verdi. Yeni projelerinden söz etti ve bir itirafta bulundu: Tek olduğumuzu düşünmek daha yorucu olabiliyor.
Yayınlanma :
21.05.2021 10:09
Güncelleme :
21.05.2021 10:22


Bu soruları genelden farklı yanıtlayacağım sanırım. 7 Ağustos 1992 doğumluyum. Aslında yazarlık, ailenin çok eski dönemlerinden bize kalan bir miras gibi. Büyük çoğunluğu hukukçular ve sağlıkçılardan oluşan bir ailenin sanata düşkün kızıyım desek daha doğru olur. Onlar sanatseverdi, bense hobileri mesleğime dönüştürmeyi tercih ettim. Ya da genlerle bana ulaşan mirasa sahip çıktım da diyebiliriz. Müzik, edebiyat, resim, bale gibi sanata dair ne kadar çok alan varsa hepsini belli bir dönem yaptım. Kimine alaylı, kimine okullu olarak devam ettim.
Ama çizmek ve yazmak vazgeçemediğim iki yapıcı gücüm oldu daima bu hayatta. Üretemediğim zamanlar, mutsuz olduğumu fark ettim. Dünyaya bir çizgimizi bile bırakabilmek duygusu, daha anlamlı kıldı tüm bu yaradılış serüvenimi nihayetinde. Anlaşılabilmenin muazzam bir duygu olduğunu düşünüyorum bir de anlamlandırabilmenin elbette.
Kendi hedeflerinin peşinden giden, çoğu zaman, zoru zordan bile daha çok seven biriyim. Düşlediğim bir şeyi, neden sonuç ilişkisi kurup nihayete erdirmekten hiç vazgeçmedim.
Kitapta bir cümlem var;
“Emeğinin karşılığını aldığım yorgunlukların güzelliği çok hoşuma gidiyor. Yorgunluğumla gurur duyuyorum.” Diye. Tam da böyle gerçekten. O yorgunluk okurlarla kıymetleniyor ve okuyuculara ulaştığı anda her şeye değdi diyebiliyorsunuz.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Okuma yazmayı öğrendiğim ilk günden beri küçük notlar biriktirerek yazıyorum. İlkokuldayken okulları arası katıldığım bir kompozisyon yarışmasında Ankara 2.liğine layık görülmem ile yazı yazma serüvenimin temelleri atılmış oldu.
Lisedeyken okul dergisinin yayın kurulu üyeliğini üstlenerek, aynı dergide köşe yazarlığı da yaptım.
Marmara Üniversitesi mezunuyum ve üniversitemizde bölümler arası düzenlenen edebiyat kültür yarışmasında 1. olarak, kendi adıma bu yolun kapılarını aralamıştım.
Üniversite bittikten sonra İstanbul’da özel bir dergide yaklaşık 7 ay boyunca köşe yazarlığı yaparak, yazarlık kariyerimde istediğim adımları birer birer atmaya başladım. Kurumsal iş hayatına geçiş yaptığımda ise medya sektöründe birçok projede editörlük görevini üstlendim ve şimdi de kitap ile bunu taçlandırdım diyebiliriz.
Bana öncülük eden bir yazar olmasa da ilk ödüllü yazımı çok kıymetli dedem için yazmıştım.
Ama öncülüğüm, daima aklım ve kalbimdi. Yani seçimlerim ve gözlemlerim diyebiliriz. Bu yüzden saymam gerekirse hayatıma dokunan herkesin ismini vermem gerekir. Sizin aracılığınızla bir kez daha onlara da teşekkür etmek isterim.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Ben duyguları çok yoğun yaşayan birisiyim. Mutluluğu da mutsuzluğu da dibine kadar derler ya öyle yani. Abartmak değil de, tadını çıkartmak diyebiliriz belki bu duruma. Bu yüzden, içinde duygu barındıran, maneviyatı olan, yaşanmışlıklardan oluşan her şeyden etkilenirim aslında. Bu bir eşya da olabilir bir insan da. Benim için hiçbir şey dümdüz ve sıradan değildir. Fazla anlam yüklerim, bu sebeple de bir olguyu tanımlamak ve tarif etmek bile masalsı olabiliyor benim için. Gözlem yapmayı çok severim. Alt metinleri iyi okuyabilirim. Bir de hayatı güzel görebilmenin ufak sırlarını biliyorum bu da etki alanını arttırıyor galiba.
Zifiri isimli eserinizden bahseder misiniz?
Elbette büyük bir keyifle… Zifiri: bir çok farklı insanın yaşadığı aşkı anlatan karma bir eser aslında. Yaşamım boyunca şahit olduğum, sevmeyi güzelleştirebilen insanların hayatını anlatıyor. Böyle insanlarla dostluk kurmayı seviyorum. Size bir şey katan ve hayatı anlamlandıran herkesle yaşadıklarınız daha kıymetli olabiliyor çünkü.
Onların gözünden de yaşadım biraz anlatırken aşkı. Ama neticesinde o duygu bütününe dönüştüğüm her anı seviyorum. Güçlü kadınları ve kitapta da bahsettiğim gibi kalıbı değil, karakteri düzgün olan adamları anlatan hatıralardan oluşuyor. Sevmenin kelime anlamından ziyade hissiyatını bilen herkesin, benimle beraber bir kez daha o sıcacık duyguları tadabilmelerini istedim. Sonra mürekkepten kağıda döküldü her duygu…Okuyucularımın huzuruna layık olabilmesi dileğiyle elbette.
Zifiri adlı eserinizin ismi nerden geliyor?
Kara sevdadan geliyor. Ama hiçbir aşk kapkara olmadığı için zifiri yazısını, kitap kapağında da beyaz yazmak istedim. Aşkın da hayatın da bir denge olduğuna inanıyorum. Her ikisi de içinde iyiliği de kötülüğü de barındırıyor. Bizi hep olumsuza çeken bir duyguya bu kadar hayran olamayız, sonuçta en az bu ölçüde bir huzurdan da bahsediyor olmamız gerekir. Mutsuzluğu mutluluğa çevirebilmekten ya da mutsuzlukla bile mutlu olabilmekten bahsediyoruz. Bu da sadece aşk ile imkânlı olabiliyor. Yani benim aşkı tarifim bu şekilde en azından. Zifiri de aslında, derinliği, yaşanmışlığı, bir çok hikâyeyi içinde barındıran sıradanlaştırmaya layık olmayan aşkların hikâyesini anlatıyor. Kitabın adının sonsuzluğu ifade etmesi yeterliydi benim için. Evrenin gizemli zifiri karanlığı gibi.
Zifiri isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Her okuyanın hazinesi kadar verim alabileceği bir kitap bu. Ne kadar çok duygu biriktirdiyseniz hayatta, o kadar anlamlanıyor tüm yazılar. Bu kitabın en büyük özelliği başrol kendiniz oluyorsunuz okurken, ikinci başrol de sevdikleriniz. Kızgınlığınızı, hayranlığınızı, alınganlıklarınızı belki de dilinizden dökülememiş tüm duygularınızı iç sesiniz gibi dışa vuruyorsunuz. Bu da beraberinde güzel bir yolculuğa çıkarıyor sizi. İnsan sonuçta unutamıyor olanı biteni. Orada takılı kalmasa da oraya ait olabiliyor. Üstü çizilen her duygu zamanla yeniden yeşerebiliyor. “İçindeki olumlamalar sayesinde, kendinizi affedebileceğiniz bir kitap.”
Tabii ki kendinizle yüzleşmeye cesaretiniz ve isteğiniz varsa…
Zifiri isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Bu kitabı yazarken tek gayem, birbirimizi tanımayan insanlar olarak, farklı hayatlara açılan kapılarda benzer yollardan geçtiğimizi göstermekti aslında. İnsanlar bazen çok sevince affedemiyorlar. Hem kendilerini, hem karşısındakileri. Ben tüm yaşanmışlıkları sorgulayabilsinler, geçmişle yüzleşip hesaplaşabilsinler istedim. Ve başarabiliyorlarsa da azad edip, affetsinler isterim. Hayat bu kadar zorken, yüklerimizle yaşamak, tek olduğumuzu düşünmek daha yorucu olabiliyor.
Mutluluğun kıymetini bilmek gerekiyor hayatta. Mutlu olduğumuz her anın acıya dönüşmesini izleyerek geçiyor maalesef ömür. Hiçbir şey kalıcı olmadığı gibi zaman da, mutluluğu elimizde sonsuza dek bırakmıyor.
Gelip geçici olan her şeye inat bu dünyaya, kalıcı bir hatıramı bırakmak istedim, yaşadığım her ana dönüp tekrar tekrar bakabilmek için… Umut olabilmek için.
Okuyucularla bir bağ kurabildiğinizde onların da hayatlarına dokunabiliyor olmanın keyfini hiçbir şeye değişmem. Böyle hissettirmek bile evrene bir mesaj aslında.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İkinci kitabım roman olacak. Bu anlamda çok fazla geri dönüş aldım. Romanın bir kısmı bitti bile, sonu da belli ama henüz yazılarımı tamamlamadım. Ben sadece yazabilen değil aynı zamanda çizebilen biriyim bahsettiğim gibi. Bu yüzden masal kitabı teklifleri de geliyor. Hem yazıp hem de çizebildiğim bir esere de hayat verebilmek isterim elbette. Tüm bunların yanında kısa bir sinema filmi ve birkaç tane de bestesi hazır şarkı sözü var. Yakın zamanda o projeleri de sizlerle paylaşabileceğimi umuyorum.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Ben bu salgını fırsata çevirerek iyi değerlendirenlerdenim aslında. Her boş anımda yazı yazarak, resim yaparak üretmekten vazgeçmedim. Çok yoğun çalıştığım zamanlarda kitap çıkarmak için fırsat bulamıyordum, bu süreçte tasarımından içeriğine ve tüm editörlük kısımlarına kadar ilgilenebilme fırsatı buldum.
Yazabilmeyi, dingin bir şekilde okuyabilmeyi, araştırma yapabilmeyi, bol bol film izlemeyi ve elbette kendimi geliştirmeyi tercih ettim. Hayat sürekli kaçıyor gibi hissediyordum. Bu koşuşturmacanın peşinde herkes gibi kaybolmak üzereydim ki bu zorlu süreçte kendimi buldum. Kendi içimdekilerle nasıl mutlu olabileceğimi hatırladım. Hayatın, biz istediğimiz kadar hayal kursak da kısmetinden ötesini yaşatmayacağını bir kez daha fark ettim. Bu yüzden durdum ve sakinleştim. Bana iyi gelecek her şeyi kendime çektim de diyebiliriz.
Okurlarıma da sizin aracılığınızla söylemek istediklerim var izninizle, yorumlarını ve dönüşlerini benimle iletişime geçerek aktarabilirler. Tüm eleştirileri ve önerileri altın değerinde olacağından zynperv instagram hesabından ya da zeyneperver@gmail.com adresinden tarafıma ulaşabilirler.
Son olarak da bu kıymetli röportaj için sizlere teşekkürlerimi sunarım.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: