Öncelikle sizi tanımak isteriz. Yağız Karahan kimdir?
Yağız Karahan 1983 Adana doğumlu olup üç kardeş olan biridir. İstanbul’da yaşayıp yazarlık yolunda ilerleyen biridir.
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazarlık kariyerim aslında kısa kısa yazdığım notlarımı arkadaşlarımın beğenmesi ile başladı. Tiyatro dersi alan bir büyüğüm bu yazıları görünce benden bir kısa film hikâyesi yazmamı istedi. Yazdım ve ismini veremeyeceğim bir belediyede oyun olarak sahnelendi. Sonrası işte ilk kitabım olan Alaca Gölge’nin yazımı ve bu eserimin doğumundan beri başında durduğum tatlı bir süreç başladı.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazarken en çok etkilendiğim konu şu ki, ben yazarken o anı yaşarım, yaşamam gerek. Yoksa ölü ve klişe cümleleri kitaba doldurmak okuyucuyu heyecana sürüklemez. Çok gezen biriyim. Rasyonel hayattan izlenimlerim olur fakat kurgusal olarak burcum olan balıktan faydalanıp kitaplarımda gerçek hayata rastlayacağınız çokça olaylara yer veririm.
Alaca Gölge adlı kitabınızdan bahseder misiniz?
Alaca Gölge aslında çoğumuza yabancı olmayan bir konuyu daha da yakınlaştıran bir kurgu. Bilinçaltımız bizi çoğu şeye kodluyor. Temizlemezsek sonucunda vahim olacak her şeyin mesajını bize veren bir kitap. Çocuklar hayal ile yaşar büyüyene dek. Ama çarpık aile ilişkilerinde, anne-baba ayrı olan evlerde, hayali zulme dönmüş çocuklar bunu beyinlerine kazıyıp ileride üzerine olumlu manada gitmezse topluma kötü birey olarak katılıyor. Alaca Gölge’nin baş karakteri olan Erzad böyle bir çocuk. Kendisi yedi yaşında iken annesi öldürülüyor ve bu cinayetin sebebini babası olarak biliyor. Çünkü yıllardır babası asıl katilin kendisi olmadığını söylemiyor. Kopukluk var baba oğul arasında. Mahalle ilişkileri, sevgi muhabbeti ve dizi tadında akıcı bir kitap Alaca Gölge. Çok bahsetmeyelim büyüsü kaçmasın, alıp okunsun.
Alaca Gölge adlı kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Kitapta verdiğim mesaja gelelim. Anne baba ne kadar kavgalı olursa olsunlar o hanenin içerisine kötü his bile sokmasınlar. Kalp kırgınlıkları önce hissiyatla başlar, dünya meselesi ile dolu yürekler evi sadece bedenen doldurur ve o aile hep boşluklarla kalır, dört duvar arasında. Erkek çocukları özellikle babalarıyla büyüsünler. Çünkü erkek adam kimliğini bulamayıp ileride pısırık dediğimiz onaycı bir şey dersem yanlış anlarlar mı, toplulukta kendini ifade edememe gibi örtülerle kendini kapalı hâle getiriyor maalesef. Kız çocuklarımız da muhakkak okumalı, ileride ve yakın zamanda üniversitelerde okuyan kız öğrenci sayısı artacak zaten.
Yeni çalışmalarınız nelerdir?
Şu an ikinci kitabımı yazmaktayım. Senaryo çalışmam var. Zaten ikinci eserimi yine aile gibi gördüğüm yayınevim olan DLS yayınlarından çıkartacağım nasipse. O kitapta yine polisiye türünde olacak.
Güzel sohbet için teşekkür ederim.
Yorumlar
Kalan Karakter: