Öncelikle sizi tanımak isteriz Özlem Neşe Beydili kimdir?
Bunu ben de kendime sormaya başladım. Sahi ben kimim? Ben bana verilen isim miyim? Bana toplumda biçilen rolden mi ibaretim? Çoğunluğun kimlik aradığı ya da kendilerine yakıştırıp, kimlik üretip üzerlerine yapıştırdığı bu zamanda; belki de KİM değil de nesin, diye sormak lazım. Ben öncelikle bir insanım. İnsan kalmak için çaba gösteriyor, insanca yaşamak ve yaşatmak için, karınca kararınca elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum.
Sonrasında anneyim ama sade anne olmak da marifet değil tabii. Öncesinde çocuk olduğunuzu, genç olduğunuzu unutursanız, anneliğin çok bir önemi kalmıyor. Tabii ki her şey önce sevgidir, özellikle anne sevgisidir. Ama bununla bitmiyor. Biz bu çocuklara ne veriyoruz, karşılığında nelerini alıyoruz? Bunu oturup gerçekten bir düşünmek lazım.
Türkiye gibi bir ülkede kadınım mesela. Bu hiç de kolay bir varoluş biçimi değildir. Ama ben o en zor dönemi arkamda bıraktım yaş itibariyle. Yani aslında birçok kadının aksine, ben bu dünyada yaşlanmayı başaranlardan biriyim. Yazarlığı kendim seçtim. İnsan seçimlerinin sonucudur, derler ya. Hah, işte ben döndüm dolaştım yazarlıkta karar kıldım. Çünkü yazacak, tek kitaba sığmayan kocaman bir hikâyem vardı.
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Ben kendimi bildim bileli hep bir şeyler karalıyordum. Keşke o karaladıklarımı bir yerde toplasaymışım diyorum bugün. On yedi yaşındayken bir polisiye kitaba başlamıştım. İşte o metin bu güne kadar benle ev ev dolaşmış. Şimdilerde o yazıyı revize ederek, bitirmeye çalışıyorum. Öyle çok fevkalade bir hikâye beklemeyin sakın. Daha çok çerezlik, birbirinden bağımsız keyifli bir seri düşünüyorum.
Ama asıl kitabımı yazmaya 12 yıl önce başladım. İki gazeteci arkadaşımla Fethiye’nin kordonunda otururken ettiğimiz sohbetin sonucunda aklıma yerleşen bir hikâyeydi. Çocuklara, tabiatı korumalarını aşılayacak, doğa ile ilgili bir masal anlatacağım. Sonra ne olduysa, o hikâye büyüdü, büyüdü ve bugünlere gelindiğinde de ancak yedi kitaba sığacak bir seriye dönüştü.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazı yazarken küçük bir odada geçer zamanımın çoğu. Karşımda bir laptop, bir yandan yazar, bir yandan da araştırmalarımı yaparım. İnternette bulamadığım cevapları da, eş dostu arayarak, bildiğiniz taciz ederek edinmeye çalışırım. Taciz diyorum, çünkü genellikle gece yazdığım için, saatin kaç olduğuna bakmadan birçok dostumu aradığım olmuştur. Hâlâ benimle olan dostluklarını bozmadıkları için onlara müteşekkirim.
Seri olan iki eserinizin içeriğinden bahseder misiniz?
Şu anda üçüncü kitabın üzerinde çalıştığım ve bitmesine az kalan serimin içeriği için aslında fantastik öğelerle örülmüş bir kendini arama hikâyesi de denilebilir. Hikâyemde bir yazar kadıncağız var. Ne tesadüf ki, aynı ismi taşıyoruz. Ben Özlem Neşe Beydili, o ise Neşe Azra Ersoy. Benzerliğimiz “Neşe” ve “Yazar” dan ileri gitmiyor yani.
Konusu kısaca bu; roman, biri fantastik olmak üzere iki farklı dünyada geçiyor. Neşe depresyonda olan bir yazardır. Kendini, geçmişini ve başına gelenleri sorguladığı bir dönemdedir. Yazdığı kitap onu farklı serüvenlere sürüklerken, ummadığı hatta hayal bile etmediği olaylarla karşılaşır. Fantastik dünyada olaylar, gökyüzünü yırtarak bir insan kadının rahmine düşen bir ışık topuyla başlar. Birçok ırk bu insan kadınını, karanlığı simgeleyen LESATH'ın eline düşmeden, ışığın Öz olarak doğabilmesi için savaşır. Öz, aydınlığı simgeleyen Doğa Ana'nın son şansıdır. Ama Öz doğmadan dakikalar önce Ana LESATH tarafından B boyutuna kapatılır. Ana'yı kurtarmak için 7 kapıdan geçilmesi gerekilir. Öz ve Özü korumaya yemin etmiş birçok değişik ırktan varlıklar, onu bu yolculuğunda yalnız bırakmazlar. Bundan fazlası spoiler içerir. Aslında kitap özetinden çok daha fazlasını içeriyor. Her kitap gibi öyle belli noktalara değinerek anlatılmaz, okunur.
Yedi Krallık adlı kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Ben bir masal anlatıyorum. Birilerine mesaj vermek ne haddime? Ama çok zorlarsak insanı anlatıyor derim. Başka varlıkların gözünden, insanların zaaflarından tutun da, acizliğine kadar gördüklerine bir mana bulmaya çalıştığını söyleyebilirim. Her masalda olduğu gibi iyiyi ve kötüyü de anlatıyor. Hâlbuki ne iyi vardır, ne de kötü.
Yeni çalışmalarınız nelerdir?
17 yaşında başlayıp, bitirmeyi düşündüğüm, 1980’lerin ortalarında geçen bir polisiye serisine başladım. 1960’larda geçen, Yeşilçam tadında keyifli bir aşk hikâyesi var sırada bekleyen. Bir de distopik bir fantastik hikâyeye daha başladım. Bunun yanı sıra bitirir miyim bilmiyorum ama biir de ‘Black Mirror’ tadında kısa hikâyeler kitabı düşünüyorum. Şu an Yedi Kapı serisinin üçüncü kitabını bitirmeye odakladım kendimi. Akabinde polisiyemi yayınlayacağım, ömrüm yeterse… Diğerlerini de sıraya koydum.
Yorumlar
Kalan Karakter: