Öncelikle sizi tanımak isteriz.
Seçil SARAÇOĞLU kimdir ?
Tabii ki. 1991 yılının 22 mayısında dünyaya geldim. Ege’nin sakin kenti Muğla’da büyüdüm. Psikolog ve yazarım. İstanbul Kültür Üniversitesi ( burslu) psikoloji mezuniyetimden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Pedagojik Formasyon eğitimimi tamamladım. Öğrenciyken başta TEGEV olmak üzere çeşitli alanlarda (özel eğitim, huzurevi, anaokulu vs.) gönüllü olarak staj yaptım. Meslek hayatıma katkı sunan birçok eğitimleri ( Çocuk testleri, öğrenci koçluğu, eğitim danışmanlığı, yaratıcı drama, çocuklarla felsefe p4c eğitmen eğitimleri,..) aldım ve almaya da devam ediyorum. Çalışma hayatıma kurum psikoloğu olarak Prof. Üstün Dökmen Muğla Küçük Şeyler Anaokulunda başladım. Çeşitli illerde düzenlenen kitap fuarlarında imza günlerine katılıyorum. Çocuk okurlarla, ebeveynlerle buluşmak, sohbet etmek şahane bir duygu. Sanatın insan ruhunu rehabilite edebilme gücüne inanan bir insanım. Ruh bağışıklığını önemseyen bir psikoloğum.
Yazarlık hayatınıza nasıl başladınız? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazmayı seviyorum. İlkokul hayatımdan beri yazıyorum. Şiir, öykü, deneme… İlkokul 4. Sınıfta düzenlenen şiir yarışmasında 3.olmuştum. Ödül olarak Ömer Seyfettin’in Kaşağı kitabını vermişlerdi. Hatırladıkça pek şahane bir duygu olduğunu yeniden yaşadım doğrusu. Lise ve üniversite döneminde daha çok şiir ve kısa öyküler yazdım. Üniversitemin Psikoloji Kulübü Dergisinde şiirlerim ve yazılarım yer aldı. Meslek hayatıma başladıktan sonra aklıma, fikrime, gözüme çarpan şeyleri not aldım. Her insanın başka bir dünya olarak karşıma çıkışı, her dünyanın nefes alabildiği farklı pencerelerin oluşunu keşfettim. Bir zaman sonra var olan hayal ve gözlem gücümün coşkun bir nehir gibi akmaya başladığını hissettim. Bu coşkunluk, gözlem ve araştırmalarım sonucundan yola çıkarak çocuk kitaplarına kanalize oldu. Bu alanda özellikle belirtmek istediğim bir isim yok. Hayret duygusunu besleyen çocuk hikâyelerini verimli buluyorum. Fakat çizimlerini kendi yapan yazarları feyz aldım ve çizimlerimi kendim yaptım.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Gözlemlerimden. Çocuk kitapları yazarken yetişkinlerle olan çalışmalarımdan, mesleki gözlemlerimden faydalanıyorum. Pedagojik yönümü ön planda tutuyorum. Çevreme baktığım zaman, kendi ruhunu onarabilen yetişkin nasıl da az? Kendi kendine yardımcı olabilmek nasıl da zor geliyor insanlara? İnsanın varoluş tarihinden beri çoğu şey ne kadar da mümkünken. ‘Kendi ruhunu onarabilen çocukların yetişmesi nasıl olur?’ sorusunu dert edinerek yazıyorum. Mesela ilk kitabım Göksu’nun Değişen Hayatı’nda okul öncesi dönemindeki çocukların boşanma algısını dert edinmiştim. İkinci kitabım olan Kalimba’da da okul öncesinde müzik enstrüman keşfini dert edinmiştim.
Şiir yazarken de insanın insanda yarattığı coşkudan, kahırdan, tebessümden, umuttan… İnsanların birbirindeki uçsuz bucaksızlığından etkileniyorum.
Göksu’nun Değişen Hayatı kitabınızdan bahseder misiniz?
İlk pedagojik hikâye kitabım. Meslek hayatımın 6. yıl sürprizi. Mesleki gözlemlerimi, araştırmalarımı, duyarlılığımı yoğurduğum ‘Neden olmasın?’ diyerek devam ettiğim bir yolculuk. Zihnimin ilk doğumu.
Covid-19’den kaynaklı pandeminin ilk 2-3 ayı. Boşanmalar giderek artacak haberleri gündemi meşgul ediyor. Bu çocukların yeni aile düzenine adapteleri nasıl olacak? Hele ki küçüklerin? diye kendi kendime sorduğum sorularla başladı. Gerisi mesleki tecrübe, boşanma konulu okul öncesi hikâye kitaplarını araştırma, okuma. Konuyla ilgili hem çeviri hem yerel kitapların olduğunu az sayıda yerel yazarın da konuyu ele aldığını araştırdıkça fark ettim. Mühim bir konu. Gelişim evresinin kritik eşiği. Çocuğun dünyası, içinde var olduğu aile. Çocuk bir yandan, dış dünya ile aile içi ilişkilerini model alarak baş etmeye çalışıyor. Bir yandan da değişen aile düzeni.
Boşanma, dünya genelinde artan artık kişisellikten çıkan sosyal bir sorun olarak ele alınan bir konu. 0-6 yaşındaki çocukların ebeveynlerinde de sık karşılaşılan durum haline geldi. Göksu karakterinin anne ve babası boşanma kararı alır. Bu kararı Göksu’ya dolambaçlı yollara girmeden aktarmaları, Göksu’nun bu durumla baş edebilmesi, ruhsal durumu, boşanmayı nasıl algıladığını ele aldım. Boşanmanın yıkım olarak değil değişen yaşam şekli olarak algılanması bu zorlu süreçte olumsuz duygularını, kabul evresini kolaylaştıracak. Çocuğuma bunu nasıl söylerim? sorusunu cevaplayan, bilinçli ebeveynler için yol gösteren bir kitap niteliğinde.
Göksu’nun Değişen Hayatı adlı kitabınızın ismi nereden geliyor?
Kitabın konusunu ele alış biçimimden ve boşanmanın bir yıkım değil değişen bir hayat olarak ele alınmasından geliyor.
Kalimba adlı kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Kalimba kitabımı önce büyükler okuyor. Anneler, babalar, ablalar, abiler, anneanneler, babaanneler, dedeler.. Bir müzik enstrümanı keşif hikâyesi. Çoğu yetişkinin gitar, piyano, bateri vs. çalmayı çok isterdim dediğine hem çalışma hayatımda hem de kitap fuarlarında şahit oluyorum. Kendilerine göre keşke dedikleri yanlarını küçüklerine bir hikâye aracılığıyla aktarmanın hoş tarafını yaşıyorlar olarak düşünüyorum.
Kitaplarımı sonra küçükler dinliyor. Onlar gibi bir çocuk bir müzik enstrümanıyla tanışıyor, tarihini keşfediyor ve evde konser veriyor. Belki de onlarda model alır, neden olmasın?
Kalimba’da vermek istediğiniz mesaj nedir?
Sanatın iyileştirici, güçlü bir yönü var. Bu muhteşem güçle erken yaşta tanışabilirler. Bu mümkün.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
3.kitabım üzerine çalışıyorum. Pedagojik alt yapıya sahip bir çocuk kitabı daha. Çizimlerine başladım. Kitabın şimdilik adı, Zeytin Bidonu. Keşfetmek, üretmek, kuşaklar arası kültürel aktarım, sabretmek olgularını içeren bir kitap. Çocuk kitaplarımdan sonra yetişkinlere yönelik çalışmalarımla yayın hayatıma devam etmeyi düşünüyorum. Bu arada sadece çocuklarla çalışmıyorum. Çocuk kitaplarım olmasından dolayı böyle bir algı var. Sadece yayın hayatıma çocuk kitaplarıyla başladım.
Yetişkinlerle çalışmadan çocukları anlayabilmek biraz güç. Ne de olsa yetişkin, varlığını çocukluk köklerinden alıyor.
Covid-19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Çalışma şartlarımdan dolayı evde pek zaman geçirdiğimi söyleyemem. Vakit buldukça merak ettiğim filmleri izlemeye, tual çalışmalarıma, çizim yapmaya, öykü yazmaya, yarım kalmış okumalarıma gayret gösterdim. Tüm dünya gibi ilk defa karşılaştığım, her anlamda belirsizliğin çok yönlü olduğu bir salgındı. Aslında hepimiz tarihe tanıklık ettik. Umarım kendimize ve dünyaya iyi davranmayı akıl etmişizdir.
Covid- 19 salgınından etkilenmemek için neler yapılmalı?
Ruh bağışıklığına önem verilmesi gerekiyor. Ruhun ayakta kalabilme dinamikleri var. Aileniz, işiniz, yaşadığınız yer, kendinizle kurulan ilişkiler gibi. Belirsizliğin yarattığı çaresizlik adeta küresel boyutta ruhsal salgına dönüştü. Pandemi döneminde mesafe olgusu hep karşımıza çıktı. Belki de durup düşündürdü. Yaşamda ‘ihtiyaç duyulan kadar’ kısmı deneyimlendi. İhtiyaç duyulan kadar iletişim, etkileşim, teknoloji, alışveriş, yeme, eğlence, çalışma,.. gibi. Gerektiğinden fazlası ya da eksiği denge yitimine yol açıyor. Ne kadar önemli. Özellikle bu konuları instagram sayfamda daha çok ele alıyorum. Yaşamda izole olmadan mesafeleri gözden geçirmeli.
Naçizane tavsiyem, ihtiyaç görülen yerde yaşamınıza müdahale edin. Yaşam böyle değerleniyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: