Gündoğdu Meydanı’nda 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü coşkuyla kutlandı. Binlerce emekçi, ‘Yaşasın 1 Mayıs, Alanlardayız’, ‘Birleşe birleşe kazanacağız’ sloganları attı. Mitinge İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Necip Vardal, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir, İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz katıldı.
HAKKIMIZI ALACAĞIZMitingde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “On yıllardır emeğin hakkının gasp edildiği, alın terinin yok sayıldığı, haklarımızın elinden alındığı bir düzen içinde yaşadık. İlk defa bu düzeni değiştirmeye çok yakınız. Çok yakında hakkımızı gasp eden o çeteler, o zümreler var ya, onların elinden hepsini geri alacağız, halkımıza geri vereceğiz. Çok az kaldı. Bugüne kadar birçoğumuzu gömmeye çalıştılar; Deniz’ler, Ali İsmail’ler, Uğur Mumcu’lar… Ama biz tohumuz, gömüldükçe daha çok geliriz. Çoğalarak geliriz. Bundan sonra da çoğalmaya devam edeceğiz. Halktan, emekten yana iktidarı hep beraber kuracağız. Gün gelir zorbalar kalmaz gider. O güne çok az kaldı. O zorbalar tıpış tıpış gidecekler. Hakkımızı söke söke alacağız, hem de demokrasiyle oyumuzla… Bir şey değişecek her şey değişecek” dedi.
İŞÇİ SINIFI AYAĞA KALKACAKDayanışmaya vurgu yapan Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Bugün 1 Mayıs, Emek ve Dayanışma Günü…Ekmek, barış, özgürlük için işçiler birlikte hareket ediyor, taleplerini seslendiriyor. İşçilerin örgütlü mücadelesi zor şartlardan geçerek bugünlere geldi. Örgütlü toplum olmanın, sendikal örgütlenmenin önemi daha iyi anlaşıldı. Yaşanan deprem felaketi, yurdumuzda uzun süreden beri aynı olan şeylerin kökten değişmesi gerektiğini hepimize gösterdi. Ücretli çalışanların yaşam şartları her geçene gün zorlaştı. Ücretli çalışanlar, ağır vergi yüküyle karşı karşıya kaldı. Kamuda taşeron sorunu devam ediyor. Kayıt dışı istihdam sorunu ağırlığını sürdürüyor. Yüz binlerce işçi ve ailesi, geçim şartlarının iyileşmesini, yaşam şartlarının gıda-konut-ulaşım harcamaları cenderesinden çıkarılmayı talep etmektedir. Bugün ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunların bilincinde olarak, demokrasi içinde istikrarı savunmaya devam edeceğiz. İşçiler, demokrasiye yönelen her tehdidin karşısında olmaya devam edecek. İşçiler bu ülkenin temel ve kalıcı unsurlarıdır. Mücadelemizle, dayanışmayla, hep beraber işçi sınıfı olarak ayağa kalkacağız. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın işçilerin birliği, yaşasın Türk-İş” açıklamasında bulundu.
HESABINI SORACAĞIZ1 Mayıs Tertip Komitesi adına ortak metni okuyan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Yeni bir başlangıç olarak gördüğümüz 2023 1 Mayıs İşçi Bayramını coşkuyla kutlarken, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin haklarını savunmak için canlarını ortaya koyanları; emek ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz canlarımızı ve iktidarın rant politikaları nedeniyle sonuçları çok ağır olan depremde yaşamlarını yitirenleri saygı ile anıyoruz. Doğal bir felaketin insan eliyle son birkaç yüzyılın en büyük trajedilerinden birine dönüşmesine neden olanlar, göstermelik açıklamalarla, birkaç tutuklamayla kendilerini işin içinden sıyıramayacaklar. Ant olsun ki, yaşamını yitiren her bir canlının, denetimsizliğin, rant politikalarının yol açtığı yıkımların er ya da geç hesabını soracağız. Her gün yaptıkları sahte açılış törenleriyle, doğalgaz aldatmacasıyla, savaş silahlarını sahneledikleri gösterileriyle bizlere depremin acısını unutturamayacaklar. Bugün işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin ve kadınların sesi hem dünyada hem de ülkemizde emeğin hakları için, adalet için, demokrasi için, barış için, kardeşlik için meydanlarda yankılanıyor. Ancak içimiz buruk, yüreğimiz ise hala yangın yeri…” diye konuştu.
‘BİZE REVA GÖRDÜĞÜ…’“Bu depremle yıkılan sadece kentler olmadı devletin kurumları da çöktü” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Sarı, şöyle konuştu: “İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular, dar gelirliden alıp çetelere kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular; asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü memleketi bir şirket gibi yönettiler ve sermayedarlara ülkeyi peşkeş çektiler. Aynı amacı güdenler seçime giderken en faşizan, en gerici ittifak çatısı altında birleştiler. Ortak noktaları Kürt sorununda inkâr ve güvenlikçi politikaları, kadın karşıtlığı, gericilik, barışa karşıtlık, demokrasinin ortadan kaldırılışıdır. Bunların bize reva gördüğü Kayyum düzenidir, ihraçlardır, adaletsizliktir, tekçiliktir, militarizmdir, işkencedir, cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalardır. Yargı eliyle siyasi gözaltı operasyonlardır.”
‘SÖMÜRÜ’ ELEŞTİRİSİTüm dünyada işçi sınıfının sayısal olarak hızla büyüdüğünü ve ücretli emeğin yaygınlaştığını belirten Sarı Türkiye’de ise üretenlerin toplumsal zenginlikten aldığı payın azaldığını ifade etti. Sarı, şunları söyledi: “Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Başta işçiler emekçiler olmak üzere tüm insanlık sermaye düzeninin bu ağır tahribatına ses çıkarmasın diye, baskıcı rejimler destekleniyor. Bu politikanın sonuçları, Dünya ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için yıkım oldu. Üstelik bu yıkıma, insanlığı ve tüm canlıları tehdit eden ekonomik kriz de eşlik etti. Yetmedi, emperyalistlerin yürüttüğü savaşlar sonucu yerinden yurdundan edilen mülteciler ile büyük bir insanlık krizi yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Aylan bebeğin sahile vuran küçücük bedeni hiç birimizin zihninden silinmiyor, silinmeyecektir.”
‘DEMOKRASİ’ VURGUSUTürkiye’nin demokratik sorunlarına değinen Memişi Sarı, “Ülkemizde 24 Ocak ve 12 Eylül ile başlayan iktisadi ve siyasal açıdan, baskıcı rejim, geçmiş yarım asırda giderek kurumsallaştı. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, tüm kuvvet tek kişide toplandı, denge ve denetleme mekanizmaları işlemez oldu. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tamamen yitirdi. Başkanlık rejimi hayata geçirildi ve adalet, demokrasi, barış ortadan kalktı. Demokrasi 5 yılda gidip oy vermek değildir sadece. Demokrasi, hayatın her alanında ve her anında tüm toplumsal kesimlerin, söz ve karar sahibi olmasıdır, karar mekanizmalarına ve yönetime etkin ve sürekli katılımıdır. Nüfusun dörtte üçünün ücret geliriyle yaşamını sürdürdüğü bir ülkede işçilerin, emekçilerin; emeğiyle geçinenlerin yönetimde söz ve karar hakkını olması, demokratik bir ülke hedefine ulaşabilmek için zorunluluktur. O yüzdendir ki, adalet, barış, demokrasi ve kardeşlik için, yeni bir Türkiye’nin geleceğinin inşası biz işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve bu meydandaki binlerin elindedir” açıklamalarında bulundu.
‘GEZİ ONURUMUZDUR’Gezi Parkı eylemlerini hatırlatan Sarı, “Doğayı korumak için başlatılmış olan Gezi Parkı direnişi ve sonrasında yaşanılan protestolar sonucu hayatını kaybeden, Mehmet’ i, Abdullah’ ı, Ethem’ i, Medeni’yi, Ali İsmail’ i, Ahmet’ i, Hasan Ferit’ i ve küçücük bedeniyle 15 kilo kalan Berkinimizi hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız, sorumlularından bir gün elbet hesap soracağız. Ülke öyle karanlık bir güç haline gelmeye başladı ki, yargı kararıyla Gezi Direnişinin anayasal zeminde suç sayılmadığı, ancak Geziyi savunanların tutuklandığı, geziyi savunmanın suç sayıldığı ülkemizde, Can, Mücella, Çiğdem, Hakan, Mine, Tayfun ve Osman KAVALA’ ya sahip çıkacağız. Çünkü gezi bizimdir, gezi onurumuzdur, gezi umuttur, gezi yargılanamaz” dedi.
‘ARPA BOYU YOL ALMADI’Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi vurgulayan Sarı, Türkiye ekonomisi son 20 yılda az gitti uz gitti, bir arpa boyu yol alamadı, üstelik masallar ve ninnilerle uyutulmaya çalışılan yoksul halkın, artık açlık sınırının çok altındaki alım gücüyle uyumaya bile mecali kalmadı. Mızrak çuvala sığmıyor, Türkiye toplumunun sabır taşı çatlayalı çok oldu. “Muhteşem yüzyıl”ımızı özetlemeye yeten tek şey, halkımızın kuru soğana bile muhtaç olmasıdır. Sadece başkanlık rejiminin sonrasında, pandemide, ekonomik krizde ve depremde karşı karşıya kaldığımız hakikat belli: İnsanca çalışmamız ve insanca yaşamamız bir yana, hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzenle karşı karşıyayız” diye konuştu.
‘GEÇİM VE YAŞAM ZORLAŞTI’Ücretli çalışanların geçim ve yaşama şartlarının her geçen gün zorlaştığının altını çizen Sarı, “Yaşanan enflasyon karşısında ücret artışları kısa bir zaman içinde etkisini yitirmektedir. Daha yılın ilk aylarında vergi oranları yükselmekte, ücretli çalışanlar ağır vergi yüküyle karşı karşıya kalmaktadır. Asgari ücret artışları enflasyon karşısında kısa bir sürede etkisini kaybetmekte, ülkedeki çalışanların ücretleri asgari ücret seviyesinde yoğunlaştırılmaktadır. Ve asgari ücret ortalama ücret haline gelmektedir. Kamuda taşeron sorunu devam ederken, insani bir talep olan nakil hakkı konusunda halen bir adım atılmış değildir. Kayıt dışı istihdam sorunu devam ederken, kamu kesiminde yaklaşık 700 bin işçinin toplu iş sözleşme müzakereleri sürdürülmektedir. Burada elde edilecek sonuç, çalışma hayatının biçimlenmesinde önemli rol oynamakta ve yüz binlerce işçi ve ailesi, yaşam şartlarının iyileştirilmesini talep etmektedir” ifadelerini kullandı.
‘GÜVENCESİZLER CUMHURİYETİ’Başta kadın emekçiler olmak üzere, tüm emekçilere daha güvencesiz bir çalışma yaşamı dayatıldığını belirten Sarı, konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkemiz her alanda ‘Güvencesizler Cumhuriyeti’ haline gelmiştir. Kadın işsizliği ve güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz, şiddet ve mobbing her geçen gün artmaktadır.
1 Mayıs’ta işte tam da bu köhnemiş düzene karşı bizler buradayız, bir aradayız. İnsan hakları, barış ve sosyal adalet, örgütlenme özgürlüğü, sendikal haklar ve insan onuruna yaraşır koşullarda yaşayabilmek için azim ve kararlılıkla kavgamızı sürdüreceğiz. Bizi içine hapsetmeye çalıştıkları karanlığı yırtacağız. Şimdi, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, bilimsel bir ülke yönetimine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız ve bunun gerçekleşmesi için bir seçeneğimiz var: o da bu iktidarı göndermek!”
‘SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ’Hak ve talepleri için mücadeleye devam edeceklerini dile getiren Sarı, “Emeğin hakları, işçilerin sosyal ve ekonomik koşulları ve bunların ön şartı olarak eşitlik demokrasi ve adalet için mücadelemizi inatla ısrarla ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Gelecek, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin ellerinde yükselecektir. Bizler sadece işçilerin değil tüm emekçilerin, kadınların, çocukların ve ötekileştirilen tüm kesimlerin, doğanın ve tüm canlıların haklarını sonuna kadar savunacağız” dedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: