Alelade bir otobüs şoförüyüm. Biraz bilimden taraf, biraz aşk insanı, biraz da yazmayı seven bir otobüs şoförüyüm. İkili münasebetlerde, karşımdakini kırmama için çırpınırdım daha önceleri. Çalışırken yüzümün asıklığından, ketumluğumdan, pür dikkat halimden şikâyet eder tanıdıklarım. Her insan gibi benim de mutlu olmak diye bir ütopyam var. Her insan gibi huzur arayışındayım. Yaş aralığım eski tabir orta yaş tandeminde olduğundan sanırım, konuşurken, ağlarken, bağırırken elimde gizli bir teraziyle durumları, sözleri, eylemleri tartarım.
Başa dönelim. Adım Recep, soyadım Metin. Yurtdışında geçirdiğim on üç sene hariç hayatımın büyük çoğunluğunu doğduğum yerde geçirdim; hatta şimdi doğduğum evde yaşıyorum. Manisa’nın Salihli İlçesine bağlı, paranın ilk kez basıldığı Lidya Uygarlığının şaşaalı başkenti Sardes (Sart)’ta yaşıyorum. Kasabada yaşamak büyük şans, bilenler bilir. Babam ben doğmadan çok önce Uşak- Banaz’a bağlı Çöğürlü Köyünden Sart’a göçmüş. Beni oluşturan unsurlar, silsileler böylelikle başlamış.
Dört kardeştik biz. Büyük ağabeyimin ölümünden sonra değişimler aileme ve bana daha katlanılır gelmeye başladı. Bu da yazıya dökülüyor haliyle.
Oğlum Mehmet Ege, kızım Melis Ada ve sevgili karım Alime ile hayata sımsıkı sarıldık. Birbirimizi, ailelerimizin de desteğiyle gelecek güzel günlere mutlu mesut taşıyoruz. Sevgisine layık olabildiğim insanların tahammülünü de zorlayabiliyorum. Maddeten ve manen Recep Metin’i oluşturanlar bunlar.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yazarlık diyemiyorum. Büyük saygısızlık ederim okuduğum, okumadığım bütün değerli yazarlara ve şairlere. Mütevazılık müptelası bir insan olmadığımı da belirtmeliyim. Şiir yazıyorum. Kelimeleri arada bir, bir ahenk oluşturacak şekilde sıralayabilmeyi becerdiğini düşünen bir otobüs şoförüyüm. Benim yaftam bu.
Yazmaya çok önceleri başladım; şiir olsun, öykü olsun. Yazdıklarımı kaydetmeye başlayalı on yıl oldu. “İmece” isimli kitabım da geçen ay yayınlandı. Nazım Hikmet’in şiirleri, birer şarkı gibi geliyor bana. Ben şarkı dinlemeyi, o şarkıları mırıldanmayı, ta çocukluğumdan beri çok severim. Beni en etkileyen isim Nazım Hikmet Ran’dır. Ahmed Arif’i okurken Anadolu, büsbütün, bütün kokularıyla ciğerlerimin içine nüfuz eder. Edip Cansever’i okuduğumda işaret parmağımla orta parmağıma içtiğim sigaranın kokusu siner. Cemal Süreya aşık eder beni şiirini atfettiği kadına. Öncülük, esin… ne derseniz deyin.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
- Gündelik telaşlar
- Yaşam
- Politika
- Sokak
- Dedikodular
- Tarih
- Kronolojik olaylar
- Ol zamanın günlük yaşam koşulları
- Yaşanan coğrafya
- Gözden kaçmış hadiseler
- Aşk
- Kadın
- Sevgi ve nefret
- Onur, onursuzluk
- Sadelik
“İmece” adına münhasır, sevgili ressam dostum Mehmet Akkaya’nın birbirinden çarpıcı resimleriyle; Sevgili dostum, Usta Tiyatrocu Ersin Yeniceli’nin beni, uçurumun kenarında bir kartal yavrusu gibi sekerken ittirip kanatlarımı kullanmayı öğretmesiyle; duayen Tiyatrocu ve Pedagog Sayın Rasim Aşın’ın medeni cesaretime artı katkı sunmasıyla; Gazeteci, Yazar, İyilik Perisi sevgili Gülgün Yalvaç’ın neredeyse her gün gönderdiği moral artırıcı mesajlarıyla, Şair Dostum Yusuf Çağlar’ın bir türlü tastamam uygulayamadığım nazik ve dostane eleştirileriyle; Cenevre Fikir Sanat’ın yayınlanmasını üstlenmesiyle yayınlanmış / yayınlanmaması imkânsızlaşmış bir şiir kitabıdır.
“imecede” kimi zaman verdim veriştirdim, kimi hallerde sevdim seviştim ama iki dudak arasından çıkıp kağıda ulaşan kelimelerin başka ağızlara, başka gözlere, kulaklara dokunmasını istedim. Bir büyük eksiği varsa “imecenin”, kelimeleri yeterince budayamadığım olgusudur. Eksiği fazlalıklarında! Kendi cüssem de öyle ya!
İmece isimli eserinizin ismi nereden geliyor?
“imece” ismini hiç de düşünemeyeceğiniz bir yerden aldı. Şöyle ki;
Ben yukarıda da belirttiğim gibi, bir otobüs şoförüyüm. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi biz de ulaşım işlerimizi bir kooperatif çatısı altında yürütüyoruz. Birkaç kooperatif olarak, yıllardır istediğimiz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz birleşmemizi, ismini yine benim koyduğum “İmece ” şirketini kurarak başardık. Bu başarı ile kitabımın yayınlanma süreci bir mütevazilik gösterince kitabın adının “imece” olmasına karar verdim.
İmece isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Bir şeyler söylemek istersiniz, söyleyemezsiniz. Biraz patavatsızlığı, hazırcevaplığı üstleniyor imece. Hani susarsınız ve kimseciklerin varlığına tahammülünüz yoktur bazı zamanlar. İşte öyle zamanların, doğurgan olanlarında doğdu imece. Başka şekilde bakmak mümkün olaylara; her zaman parantez içinde açıklama yapamaz hiç kimse. İkinci kez anlatılan şey tesirsiz, daha heyecansız kalabilir ilk anlatıldığındaki halinden. “şeylerin” önemine binaen; “İmecenin” de sürçü lisan ettiği durumları affediniz lütfen.
“Okurun bakış açısından çok yazanın okurdan ricaları diye bir başlığa mı ihtiyacım varmış? “
“siz ne dersiniz?”
İmece isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Ne ne kadar doğru bilemediğimiz anlar var hayatlarımızda. “Doğru nedir?” Bunun tartışmasından çok, doğruların çokluğuna ve yalanın olmadığına, bilakis doğruyu söylemenin bin çeşit yolu olduğuna atıfta bulunmaya çalıştım imecede.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İmecede yayınlanan ya da yayınlanmayan şiirlerimden bazılarını bir ya da iki dakikalık görüntülemelerle ama kısacık tiyatro tadında buluşturmak isterim okuyucu / izleyenlerle.
Covid 19 sizi nasıl etkiledi?
En başta gayet cazip görünen eve kapanma süreci daha ilk günden olumsuz etkiledi üretkenliğimi. Evde yapılacak o kadar çok iş çıktı ki bakkala gitmeye vaktim kalmadı kimi zaman. Kimi zaman da uyumaktan akilane bir eyleme itemedim bedenimi. İşimi, ev ekonomimizi olumsuz etkilediği yetmezmiş gibi tinsel rahatlığımı ve şairin olmazsa olmazı olan ilhamımı alaşağı etti süreç.
Bir daha geri gelmesin böylesi günler!
Yorumlar 2
Kalan Karakter: