Öncelikle sizi tanımak isteriz. Züleyha Palo kimdir?
Edebiyat yolcusu desem yanlış anlaşılmam inşallah. Evet, edebiyat yolcusu… Çünkü ben
edebiyatı çok seviyorum. Okuyorum, çok okuyorum. Bu mesleğim ve branşımın da bana
sağladığı bir kazanım. Büyük ve haklı bir gururla öğretmen olduğumu söylemeliyim. Türk
Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim ben. 1983 yılı, Erzurum doğumluyum ve Erzurum’da
hayatımı sürdürmekteyim. Züleyha Palo kimdir diye sordunuz ya; 2012 yılında çıkardığım
Aynalar Yalan Söylemiş adlı şiir kitabımda yazdığım bir dize geldi aklıma, dize şöyle: İnsan
hep akıllı olursa deli olur… Ben de akıllı olmakla deli olmak arasındaki o büyülü dengeyi
sağlamaya çalışanlardan biriyim. Kısacası okurken, yazarken, şarkı dinlerken ve söylerken,
çikolata yerken, çay içerken, sokakta yürürken, cıvıl cıvıl çocukların yanından geçerken mutlu
ve umutlu olan biri de benim.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yemyeşil bir köyün minik bir evinin küçücük odasında, masamın başında radyoyu
kurcalarken ağabeyim elinde bir kitap ile girdi içeri. Turuncu kapaklı, hala kitaplığımdadır,
ara ara açar yeniden okur o yıllara giderim. Lisede idim. Bu nedir diye sorduğumda
kitapçıdan aldığını söyledi. Ağabeyim kitabı bana verdiğinde ve ben kitabı araladığımda
başladı edebiyat yolculuğum. Özdemir Asaf ile de bu vesile ile tanıştım. Yalnızlık
Paylaşılmaz adlı o kitabı sabahlara kadar okudum. Devamında birçok kitap aldı belleğimde
yerini. Oğuz Atay’ın aydın bunalımını anlattığı Tutunamayanlar’ı ve Zülfü Livaneli’nin töre
cinayetini anlattığı Mutluluk’u, Sebahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı hayranlıkla
okuduğum kitaplardır. Branşım sayesinde burada daha birçok kitap sayabilirim ama biliyorum
ki kitapseverler bunları çoktan okumuşlardır bile. Size öncülük eden bir isim var mı sorunuza
hakkını verebilmek için ağabeyim ve Özdemir Asaf dersem içim rahat edecek.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazar ve şair ruhlu insanların içlerinde susmayan biri vardır. Sonra sokak, köy, kasaba,
mahalle, şehir, ülke ve ülkeler, savaş ve barışlar, şarkı ve türküler, çocuklar ve oyunları,
ayrılık, aşk, sosyal dengesizlik, toplum sancısı ve daha birçok neden yazarı yazmak için
bilgisayarına sürükler. Özel olarak bu soruyu cevaplayacak olursam sokaktan geçtim, aşktan
geçtim, yalnızlıktan geçtim, ülkemi gördüm, savaş ve barışları gördüm, toplumun kapısını
araladım ve her yolculuk sonunda kendimi yazarken buldum. Daha özel cevaplayacak
olursam bu soruyu, Şimdisizlik’i yazarken mum ışığı, Zülfü Livaneli ve Sezen Aksu
şarkılarından aldım ilhamımı. İçimde susmayan biri beni bunlara itti. Şarkıların duyguları
harekete geçirmek gibi ilginç bir gücü var yani en azından benim için böyle. İçimdeki
susmayan biri ile yeni romanım Şimdisizlik’i böyle yazdık. Belki klişe olacak ama insan ve
hayat yazmak için yeterli bir etken ve güç kaynağı, bir de aşk…
Şimdisizlik isimli eserinizden bahseder misiniz?
Tabi. Ben otuz yedi yaşımdayım ve ilk romanımı da bu yıl yazdım. Adalet Ağaoğlu’nun ilk
romanını kırk beş yaşında verdiğini düşünür ve hep avuturum kendimi geç olmadı diye. Belki
de Şimdisizlik adlı romanın bu zamana ihtiyacı vardı. Şimdisizlik’te kadın, anne, aşk, aile ve
sır var. Sorular, cevapsızlıklar, anlamaya çalışma ve anlaşılamamaklar, on yedi özlemi ve
geçmiş zaman çağrıları var Şimdisizlik’te. Çok seven sadık bir adam var. Gerçek hayatta
kadınlarını acımasızca ve canice öldüren kocaları görmekten usandığımdandır böyle bir adam
oluşturdum kahraman olarak; sadık, sabırlı ve anlayışlı Hayati. İlk romanım olan
Şimdisizlik’te anne olmak, geçememiş geçmiş, aniden ruha çarpan anılar, sonu izi silinmez
bir acı olan aşk, aile olmanın toplumsal yanı gibi bizden olan temaları romanın başkahramanı
olan akademisyen Münevver Aydın bakışı ile ifade etmeye çalıştım. Yeri gelmişken
söyleyeyim Şimdisizlik otobiyografik bir roman değildir. Kitapta geçen bir soru var, onu
buraya almak isterim: “Güneşi yeniden görmek bir şans mıdır yoksa bir sürgünlük mü?”
Eğer şimdisizlik bocalamasına düşmez ve ‘şimdi’yi yaşarsak güneşi yeniden görmek her zaman bir
şans olacaktır. Ben de tüm okurlar için ömürleri boyunca sürecek böyle bir şans diliyorum.
Şimdisizlik isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Romanın içeriğine paralel bir isim bu, aslında nerde ise romanı yazmadan evvel koydum bu
ismi. Benim hareket noktam oldu. Çünkü orada geçmiş zaman çağrılarına kapılıp giden
şimdisiz kalmış, zaman rüzgarı ile on yediye sürüklenmiş bir Münevver vardı. Her ne kadar
romana bu ismi versem de kitapta yer alan bir bölümü buraya almak isterim yapmaya
çalıştığım şeyin ne olduğunu kanıtlamak adına: “En içten duyguların yücelttiği bu kahvaltı
masası şimdisizlikten daha güçlü idi. Sevgi sürgünden daha güçlü idi, huzur hasretten daha
güçlü idi, yaşamak ölmekten daha güçlü idi, umut imkânsızlıktan daha güçlü idi, paylaşmak
kederden daha güçlü idi ve “şimdi” şimdisizlikten daha güçlü idi.” Aslında şimdisizliği biz
yaratıyoruz, biz insanlar. Zamanı ortadan ikiye ayırıp ya şimdiye düşüyoruz ya da geçmişe.
İşte şimdisizlik o geçmişe gömülmenin adı. Her ne kadar kitaba bu adı versem de huzur dolu
‘şimdi’lere…
Şimdisizlik kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Bu soruyu her ne kadar yanıtlasam da eksik kalacak. Çünkü bir edebiyat eseri her okurda
yeniden anlam bulur. Kaç kişi okursa o kadar anlamı vardır bir edebiyat eserinin. Ben de bir
okur gözü ile kendi eserime bakamam, çünkü onu ben yazdım, sevgili okurlarımın
yorumlaması için. Onlar adına burada cümle kurmam doğru değil. Yine de boş geçmemek
için şunu söyleyebilirim. Aile olmanın, iyi bir eşe sahip olmanın, şimdisizliği yenmenin,
geçmişi öldürebilmenin, gerçek sevene yüzünü dönmenin romanı oldu. Gerisi okura ait, artık
daha fazla cümle kurmayı doğru bulmuyorum.
Şimdisizlik isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Ben verilmek istenen mesajın eserden önce oluştuğuna inanırım hep. Önce bir dert vardır,
sorunsal vardır, sıkıntı vardır. Bunlar çalar önce yazarın kapısını. Sonra eser bu mesaj
etrafında oluşur. Ben de Şimdisizlik’i yazmadan önce o derdi, o sıkıntıyı, o mesajı ruhumda
ve kalbimde hissettim. O mesaj ise ‘gerçek sevgi’ idi Bu hayatta maskesiz ve katıksız seven
yani gerçek seven insanlar az. Bazen ayırt edemiyorsun gerçek sevgi ile maskeli sevgiyi.
Şimdisizlik’teki Münevver Aydın ve Leyla gözlerini kırpmadan gerçek sevgiyi tercih ettiler ki
benim de yapmaya çalıştığım gerçek sevgiyi yüceltmek idi. Kitabın içerisinde birden çok
mesaj var aslında ama ben öncelikli olarak ‘gerçek sevgi’ üzerinde durmak istedim.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Yeni çalışmalarımdan bahsetmeden önce şunu da ifade etmek isterim. 2012 yılında çok renkli
şiirlerin yer aldığı Aynalar Yalan Söylemiş isimli bir de şiir kitabım var. Edebiyat Atölyesi
Dergisi’nin internet sitesinde yayımlanmış Aynadaki Veda isimli bir de öyküm var. Yazmayı
çok seviyorum. Yazarken kendimi özgür ve tarifsiz mutlu hissediyorum. İsmi geçen dergiye
öykü yazmaya devam ediyorum. Ayrıca üzerinde titizlikle durduğum bir dosya var elimde. Bu
da roman. Roman yazmak uzun süren bir yolculuk benim için. Sağlam bir kurgu oluşturmak,
mesajı romanın ruhuna kazandırmak, canlı ve hayattan birer kahramanlar yaratmak
kanaatimce kısa sürede yapılabilecek bir uğraş değil. Ya da bu bir üslup meselesi. Benim
üslubum böyle. Dolayısı ile üzerinde çalıştığım romanı da ince eleyip sık dokuyarak
oluşturuyorum. Daha başlarındayım, umarım yolculuğum iyi gider.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Olumsuz tabi ki, hem de çok olumsuz etkiledi. Hem sosyal hem de bireysel hayatlarımız
büsbütün değişti. Bu hiç kimsenin beklemediği bir durumdu. Mecburen işimizden,
öğrencilerimizden, arkadaşlarımızdan ayrı kaldık. Tabi okumaya ve yazmaya daha çok zaman
bulduk ama içtenlikle söylüyorum keşke böyle olmasa idi de biz yine normal şartlar altında
okuyup yazsa idik. Çünkü işsiz, aşsız, parasız kalan insanlar var, bu üzücü. Bazen düşünür
dururum neden böyle bir afet ile karşı karşıya kaldık biz dünyalılar olarak. Aklıma şu geliyor;
belki de sevgide buluşamadığımızdan bütün bir dünya olarak hastalıkta buluştuk. Bütün bir
dünyaya ve güzel ülkeme sağlık ve sevgi dolu yarınlar ve bu hastalığın da en kısa sürede
dünyamızı terk etmesini diliyorum.
Edebiyat yolcusu desem yanlış anlaşılmam inşallah. Evet, edebiyat yolcusu… Çünkü ben
edebiyatı çok seviyorum. Okuyorum, çok okuyorum. Bu mesleğim ve branşımın da bana
sağladığı bir kazanım. Büyük ve haklı bir gururla öğretmen olduğumu söylemeliyim. Türk
Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim ben. 1983 yılı, Erzurum doğumluyum ve Erzurum’da
hayatımı sürdürmekteyim. Züleyha Palo kimdir diye sordunuz ya; 2012 yılında çıkardığım
Aynalar Yalan Söylemiş adlı şiir kitabımda yazdığım bir dize geldi aklıma, dize şöyle: İnsan
hep akıllı olursa deli olur… Ben de akıllı olmakla deli olmak arasındaki o büyülü dengeyi
sağlamaya çalışanlardan biriyim. Kısacası okurken, yazarken, şarkı dinlerken ve söylerken,
çikolata yerken, çay içerken, sokakta yürürken, cıvıl cıvıl çocukların yanından geçerken mutlu
ve umutlu olan biri de benim.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Yemyeşil bir köyün minik bir evinin küçücük odasında, masamın başında radyoyu
kurcalarken ağabeyim elinde bir kitap ile girdi içeri. Turuncu kapaklı, hala kitaplığımdadır,
ara ara açar yeniden okur o yıllara giderim. Lisede idim. Bu nedir diye sorduğumda
kitapçıdan aldığını söyledi. Ağabeyim kitabı bana verdiğinde ve ben kitabı araladığımda
başladı edebiyat yolculuğum. Özdemir Asaf ile de bu vesile ile tanıştım. Yalnızlık
Paylaşılmaz adlı o kitabı sabahlara kadar okudum. Devamında birçok kitap aldı belleğimde
yerini. Oğuz Atay’ın aydın bunalımını anlattığı Tutunamayanlar’ı ve Zülfü Livaneli’nin töre
cinayetini anlattığı Mutluluk’u, Sebahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı hayranlıkla
okuduğum kitaplardır. Branşım sayesinde burada daha birçok kitap sayabilirim ama biliyorum
ki kitapseverler bunları çoktan okumuşlardır bile. Size öncülük eden bir isim var mı sorunuza
hakkını verebilmek için ağabeyim ve Özdemir Asaf dersem içim rahat edecek.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazar ve şair ruhlu insanların içlerinde susmayan biri vardır. Sonra sokak, köy, kasaba,
mahalle, şehir, ülke ve ülkeler, savaş ve barışlar, şarkı ve türküler, çocuklar ve oyunları,
ayrılık, aşk, sosyal dengesizlik, toplum sancısı ve daha birçok neden yazarı yazmak için
bilgisayarına sürükler. Özel olarak bu soruyu cevaplayacak olursam sokaktan geçtim, aşktan
geçtim, yalnızlıktan geçtim, ülkemi gördüm, savaş ve barışları gördüm, toplumun kapısını
araladım ve her yolculuk sonunda kendimi yazarken buldum. Daha özel cevaplayacak
olursam bu soruyu, Şimdisizlik’i yazarken mum ışığı, Zülfü Livaneli ve Sezen Aksu
şarkılarından aldım ilhamımı. İçimde susmayan biri beni bunlara itti. Şarkıların duyguları
harekete geçirmek gibi ilginç bir gücü var yani en azından benim için böyle. İçimdeki
susmayan biri ile yeni romanım Şimdisizlik’i böyle yazdık. Belki klişe olacak ama insan ve
hayat yazmak için yeterli bir etken ve güç kaynağı, bir de aşk…
Şimdisizlik isimli eserinizden bahseder misiniz?
Tabi. Ben otuz yedi yaşımdayım ve ilk romanımı da bu yıl yazdım. Adalet Ağaoğlu’nun ilk
romanını kırk beş yaşında verdiğini düşünür ve hep avuturum kendimi geç olmadı diye. Belki
de Şimdisizlik adlı romanın bu zamana ihtiyacı vardı. Şimdisizlik’te kadın, anne, aşk, aile ve
sır var. Sorular, cevapsızlıklar, anlamaya çalışma ve anlaşılamamaklar, on yedi özlemi ve
geçmiş zaman çağrıları var Şimdisizlik’te. Çok seven sadık bir adam var. Gerçek hayatta
kadınlarını acımasızca ve canice öldüren kocaları görmekten usandığımdandır böyle bir adam
oluşturdum kahraman olarak; sadık, sabırlı ve anlayışlı Hayati. İlk romanım olan
Şimdisizlik’te anne olmak, geçememiş geçmiş, aniden ruha çarpan anılar, sonu izi silinmez
bir acı olan aşk, aile olmanın toplumsal yanı gibi bizden olan temaları romanın başkahramanı
olan akademisyen Münevver Aydın bakışı ile ifade etmeye çalıştım. Yeri gelmişken
söyleyeyim Şimdisizlik otobiyografik bir roman değildir. Kitapta geçen bir soru var, onu
buraya almak isterim: “Güneşi yeniden görmek bir şans mıdır yoksa bir sürgünlük mü?”
Eğer şimdisizlik bocalamasına düşmez ve ‘şimdi’yi yaşarsak güneşi yeniden görmek her zaman bir
şans olacaktır. Ben de tüm okurlar için ömürleri boyunca sürecek böyle bir şans diliyorum.
Şimdisizlik isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Romanın içeriğine paralel bir isim bu, aslında nerde ise romanı yazmadan evvel koydum bu
ismi. Benim hareket noktam oldu. Çünkü orada geçmiş zaman çağrılarına kapılıp giden
şimdisiz kalmış, zaman rüzgarı ile on yediye sürüklenmiş bir Münevver vardı. Her ne kadar
romana bu ismi versem de kitapta yer alan bir bölümü buraya almak isterim yapmaya
çalıştığım şeyin ne olduğunu kanıtlamak adına: “En içten duyguların yücelttiği bu kahvaltı
masası şimdisizlikten daha güçlü idi. Sevgi sürgünden daha güçlü idi, huzur hasretten daha
güçlü idi, yaşamak ölmekten daha güçlü idi, umut imkânsızlıktan daha güçlü idi, paylaşmak
kederden daha güçlü idi ve “şimdi” şimdisizlikten daha güçlü idi.” Aslında şimdisizliği biz
yaratıyoruz, biz insanlar. Zamanı ortadan ikiye ayırıp ya şimdiye düşüyoruz ya da geçmişe.
İşte şimdisizlik o geçmişe gömülmenin adı. Her ne kadar kitaba bu adı versem de huzur dolu
‘şimdi’lere…
Şimdisizlik kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Bu soruyu her ne kadar yanıtlasam da eksik kalacak. Çünkü bir edebiyat eseri her okurda
yeniden anlam bulur. Kaç kişi okursa o kadar anlamı vardır bir edebiyat eserinin. Ben de bir
okur gözü ile kendi eserime bakamam, çünkü onu ben yazdım, sevgili okurlarımın
yorumlaması için. Onlar adına burada cümle kurmam doğru değil. Yine de boş geçmemek
için şunu söyleyebilirim. Aile olmanın, iyi bir eşe sahip olmanın, şimdisizliği yenmenin,
geçmişi öldürebilmenin, gerçek sevene yüzünü dönmenin romanı oldu. Gerisi okura ait, artık
daha fazla cümle kurmayı doğru bulmuyorum.
Şimdisizlik isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Ben verilmek istenen mesajın eserden önce oluştuğuna inanırım hep. Önce bir dert vardır,
sorunsal vardır, sıkıntı vardır. Bunlar çalar önce yazarın kapısını. Sonra eser bu mesaj
etrafında oluşur. Ben de Şimdisizlik’i yazmadan önce o derdi, o sıkıntıyı, o mesajı ruhumda
ve kalbimde hissettim. O mesaj ise ‘gerçek sevgi’ idi Bu hayatta maskesiz ve katıksız seven
yani gerçek seven insanlar az. Bazen ayırt edemiyorsun gerçek sevgi ile maskeli sevgiyi.
Şimdisizlik’teki Münevver Aydın ve Leyla gözlerini kırpmadan gerçek sevgiyi tercih ettiler ki
benim de yapmaya çalıştığım gerçek sevgiyi yüceltmek idi. Kitabın içerisinde birden çok
mesaj var aslında ama ben öncelikli olarak ‘gerçek sevgi’ üzerinde durmak istedim.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Yeni çalışmalarımdan bahsetmeden önce şunu da ifade etmek isterim. 2012 yılında çok renkli
şiirlerin yer aldığı Aynalar Yalan Söylemiş isimli bir de şiir kitabım var. Edebiyat Atölyesi
Dergisi’nin internet sitesinde yayımlanmış Aynadaki Veda isimli bir de öyküm var. Yazmayı
çok seviyorum. Yazarken kendimi özgür ve tarifsiz mutlu hissediyorum. İsmi geçen dergiye
öykü yazmaya devam ediyorum. Ayrıca üzerinde titizlikle durduğum bir dosya var elimde. Bu
da roman. Roman yazmak uzun süren bir yolculuk benim için. Sağlam bir kurgu oluşturmak,
mesajı romanın ruhuna kazandırmak, canlı ve hayattan birer kahramanlar yaratmak
kanaatimce kısa sürede yapılabilecek bir uğraş değil. Ya da bu bir üslup meselesi. Benim
üslubum böyle. Dolayısı ile üzerinde çalıştığım romanı da ince eleyip sık dokuyarak
oluşturuyorum. Daha başlarındayım, umarım yolculuğum iyi gider.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Olumsuz tabi ki, hem de çok olumsuz etkiledi. Hem sosyal hem de bireysel hayatlarımız
büsbütün değişti. Bu hiç kimsenin beklemediği bir durumdu. Mecburen işimizden,
öğrencilerimizden, arkadaşlarımızdan ayrı kaldık. Tabi okumaya ve yazmaya daha çok zaman
bulduk ama içtenlikle söylüyorum keşke böyle olmasa idi de biz yine normal şartlar altında
okuyup yazsa idik. Çünkü işsiz, aşsız, parasız kalan insanlar var, bu üzücü. Bazen düşünür
dururum neden böyle bir afet ile karşı karşıya kaldık biz dünyalılar olarak. Aklıma şu geliyor;
belki de sevgide buluşamadığımızdan bütün bir dünya olarak hastalıkta buluştuk. Bütün bir
dünyaya ve güzel ülkeme sağlık ve sevgi dolu yarınlar ve bu hastalığın da en kısa sürede
dünyamızı terk etmesini diliyorum.
Ne büyük tesadüftür ki yıllar sonra böyle güzel bir haberi hem de Erzurumdan bir öğrencimin yazar olarak karşıma çıkması beni çok mutlu etti. Züleyha öğrenciliğinde de başarılı bir gençti. Ne mutlu bana... Ne mutlu seni bu yolculuğa iten diğer hocalarına... Saygılarımla... BAŞARILARININ devamını dilerim. Yolun açık olsun kızım...
Çok değerli hocam, hayatımda yolunda giden ne varsa siz değerli hocalarımın hayatıma dokunduğu içindir. Biz şanslı idik çünkü öğretmenlerimiz sizler oldunuz ve hala varlığınızla güç veriyorsunuz. Içten sevgi ve saygilarimi sunarken bir kere daha teşekkür ediyorum hayatlarımıza dokunduğunuz için.
Umarım bu güzel yolculukta hiç takılmadan ilerlersin. Hayatın sessiz çığlığı yazarlardır.