Türk Takımları Avrupa’da önemli maçlara çıktı. Fenerbahçe evinde Olympiakos’u ağırlarken, Beşiktaş Ajax, Galatasaray Olimpik Marsilya deplasmanına gitti. Sahada istediğimiz sonuçları ne yazık ki alamadık; fakat üstüne düşünülmesi gereken başka şeyler olduğunu da gördük. Özellikle Fenerbahçe – Olympiakos; ama en berbat halini Marsilya – Galatasaray maçnda gördüğümüz yükselen Türk karşıtlığı. Bu konu üzerine çok ciddi şekilde düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
Şükrü Saraçoğlu Stadında Fenerbahçe’yi yenmenin şımarıklığıyla konuşan Olympiakos’un sahibi İstanbul’u kendi şehirleri ilan etti. ‘’İstanbul’da, kendi şehrimizde böyle bir galibiyet almak çok önemliydi. Bu zaferi şehrimizdeki tüm Yunanlara armağan ediyorum.’’ diyecek kadar ileri de gitti.
Bu şahsi provokasyonun dumanı tüterken sadece 1 saat sonra Fransa’da oynana Marsilya – Galatasaray maçında Marsilya tribünlerinde daha örgütlü ve kitlesel nefret eylemleri yaşandı. Ermenistan başta olmak üzere çeşitli ülke ve örgüt bayraklarını Türk Taraftarlara sallayan bir takım Marsilya seyircileri, ölüm tehditlerine varan hareket ve tezahüratlarda da bulundular. Tribünler arası sürtüşme yüzünden ilk yarı maç bir süre durdu. Elbette ki ilk defa böyle tahriklerle karşılaşmıyoruz. Ya da Yunanların uç kesimlerindeki kişilerin ‘’Megali İdea’’ hayali kurduklarını yıllardır biliyoruz. Dikkat etmemiz gereken esas mesele bu tavırların Avrupa Kamuoyunda eskiye oranla bulduğu yüksek yankı ve adeta taraftar toplama seviyesindeki destek. İşte bu durum Türkiye için üstünde durulması gereken bir ‘’Soft Power’’ sorunudur.
Soft Power kelime anlamı olarak yumuşak güç demek. Bu kavram Soğuk Savaş bitimi; yani özellikle 80’li yıllardan itibaren büyük popülerlik kazandı. Kısaca tanımlamak gerekirse; toplumlar ya da kişiler üzerinde kaba kuvvet, güç vs. şiddet içeren eylemler yapmadan etki kurmak ve yön vermek demek. Artık iletişim çağında lobicilik faaliyetleri bile bu kavramı gözetmeden yapılmıyor. Yumuşak Güç üzerinden toplumlarda bir ülke için inşa edilen algı; o ülkeye turist, doğrudan yatırım vs. üzerinden gelecek sıcak paradan seçim meydanlarında yine bahse konu ülkenin hedef yapılmasına kadar etkiliyor. Dolayısıyla Yumuşak Güç meselesini göz ardı etmek hiçbir ülke içim mantıklı bir tavır değil.
Elbette ki bugün Türkiye Karşıtlığının en büyük sebepleri arasında Türkiye’nin Milli Çıkarlarını koruma çabasının yarattığı antipati çok etkili. Bir nefeste saymak istersek 15 Temmuz, Suriye – Irak Operasyonları, Ege’de yaşanan sürtüşmeler, Mülteci Akını, Azerbaycan’a verilen Karabağ desteği gibi meseleler akla gelebilir. Yumuşak Güç inşası sürecinde milli çıkarlardan taviz vererek ‘’aferin’’ almak asla anlaşılmamalı. Taviz vermeden bunu başarmanın daha ‘’Soft Power’’ kavramı bile icat edilmeden başarılan büyük bir örneği var tarihimizde. Daha önceki yazılarda değindiğimiz bu örnek Mustafa Kemal Atatürk’ün müthiş bir öngörüyle Kurtuluş Savaşı devam ederken Anadolu Ajansı’nı kurdurmasıdır. Bugünlerden çok çok daha ağır günlerden geçerken Anadolu Ajansı’nın kurularak tüm Dünya’ya anlık bilgiler verilmesindeki amaç yumuşak güç yaratmak ve uygulamaktır. Bu sayede toplumlardaki Türk Karşıtlığıyla mücadele ve Anadolu’nun işgaline destek veren ülkelerin kamuoyunda işgale desteğin meşruiyet zeminini kırma gibi başarılar elde edilmiştir.
Yani Yunanları mağlup eden Türk Ordusu, Çanakkale’den İstanbul’a yürüyeceğini ilan ettiğinde doğrudan savaş ilan etmekle tehdit eden İngiltere Başbakanı Lloyd George’un koalisyon ortakları ve halk tarafından ‘’Savaş istemiyoruz’’ diye iktidardan düşürülmesi ve siyasi hayatının bitmesinde Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Yumuşak Güç stratejisinin etkisi yok denemez.
Kısacası milli değerlerden taviz vermeden Yumuşak Güç inşa etmek mümkündür. Bugün bilginin yayılma hızında bu kavram daha da değerlenmiştir. Bunu yönde atılabilecek ilk adım dış ilişkileri iç siyasetten ayrı bir yere konumlandırmak olabilir.
Tolga AKPINAR
Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği Gn.Bşk.Yrd.