ABD Başkanı Biden 1915 Olaylarını ‘’soykırım’’ olarak tanıdığını ilan etti. Öncelikle belirtmek isteriz ki; tarihimize vurulmak istenen bu yaftayı kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye’nin tarihini yargılamaya kalkanları öncelikle kendi tarihlerini incelemeye davet ediyoruz.
Bunları belirttikten sonra Biden’ın yayınladığı mesajın içeriğine dair dikkatimi çeken bazı hususlara değinmek isterim.
Öncelikle metinde Osmanlı Dönemi vurgusu var. ‘’Osmanlı zamanı, Osmanlı otoriteleri’’ gibi kavramlar kullanılmış. Ek olarak ‘’İstanbul’’ değil ‘’Constantinople’’ denmekte. Bu da Osmanlı döneminde kullanılan Konstantiniyye ismini işaret ediyor. Türkiye’ye ise herhangi bir atıf yok. Bunların tesadüf olması pek mümkün değil. Elbette ki devlette devamlılık esastır ve tüm Dünya’nın bildiği üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı da Türkiye Cumhuriyeti’dir; fakat hukuken Osmanlı ve Türkiye ayrımına gitmesi ABD açısından dikkat çekicidir. En basitinden Osmanlı’nın borçları vs. bazı meselelerin sadece Türkiye’ye kalmaktan ziyade paydaş ülkeler arasında bölüşülmesi gibi durumlar söz konusudur. Benzer bir kapı açık bırakılmış gibi durmakta. Yine bu fikri destekleyecek şekilde metinde ‘’kimseyi suçlamıyoruz, ölenleri anıyoruz, tek derdimiz benzer şeylerin tekrar yaşanmaması’’ gibi vurgular var. Bildiride yer alan bu vurgunun amacının, Türkiye’ye yine açık kapı bırakmak olduğu anlaşılıyor.
Peki ABD bu ayarları bizi sevdiği ya da sempatisi olduğu için mi yapmış? Elbette ki hayır. Uluslararası ilişkilerde sevgi ya da sevmeme gibi kelimeler havada kalır, tek gerçek çıkarlardır. Joe Biden yönetimi bu metni yayınlayarak bir çok amaca dönük hamle yapmıştır.
1- Dünya yeni bir çıkar savaşına gidiyor. Daha önce defalarca Covid-19’un bu savaşı hızlandıracağını belirttik. Dolayısıyla ‘’safların sıklaşması’’ noktasına geldik. ABD sadece Türkiye’ye değil bir çok ülkeye ‘’taraf olun’’ baskısı yapmaya başlayacak. Sığ bir bakış ‘’Taraf seç derken bunu yapmak Türkiye’yi karşıya itmektir.’’ düşüncesini doğurabilir; ama tam tersi söz konusu. ABD gerek Yunanistan’a desteği ve açtığı üsler, gerekse Biden’ın Türkiye’ye takındığı genel tutumla Türkiye’yi eskisi kadar önemsemez bir tavır çiziyor. Öte yandan önce Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşme, görüşme açıklamasında ‘’sorunlar çözülebilir’’ vurgusuna ek Haziran ayında yüz yüze görüşme mutabakatı, peşi sıra bu metinde vurguladığımız Türkiye’yi kapsamayan cümleler de Türkiye’yi tamamen dışlamaktan kaçındığını anlatıyor bize. Toparlarsak; ABD ‘’Ey Türkiye! Sana alternatifler hazırlayabilirim, vazgeçilmez görmüyorum seni. Ama beraber çalışmaya devam etmek de istiyorum. Ona göre tavır takınalım ve ortak bir yol bulalım.’’ diyor ve safların netleşmesi öncesi sert şekilde el yükseltiyor. Bu metnin tek başına ikili ilişkilere etkisinin yüksek olmasını beklemek güç. Sadece yeni stratejiler hakkında fikir veriyor.
2- ABD’de Ermeni Lobisinin ciddi baskılarını unutmamak lazım. Özellikle iktidardaki Demokrat Parti içinde bu lobinin daha güçlü olduğu da söylenegelen bir meseledir. Biden’dan önceki Demokrat Başkan Obama da bu lobiye tanıma sözünü vermiş; fakat ‘’Büyük Felaket’’ diyerek geçiştirmişti. Yıllardır adayların lobilere verdiği sözlerin tutulması kaçınılmaz bir sondu ve Biden bunu dış politika ve Türkiye politikalarına entegre böyle bir metin yazarak gerçekleştirdi.
Peki bundan sonra ne beklenebilir? Türkiye’nin NATO’dan çıkması, ittifakın tamamen çökmesi vs. pek mümkün değil. Kaldı ki ABD’nin yeni tanıdığı bu mevzuyu Fransa, Rusya gibi bir çok emperyalist ülke tanıyalı yıllar oldu. Üstelik iki ülke arasında tarihte bundan daha büyük krizler de yaşandı. Johnson Mektubu bundan çok daha sert etkisi olan bir krizdi örneğin. O mektuptan yıllar sonra Türkiye Kıbrıs Barış Harekatını yaparak ulusal çıkarlarını koruduğu gibi, ne ABD başta olmak üzere Batı Türkiye’den vazgeçebildi ne de Türkiye ittifaktan ayrıldı.
Tekrar etmek isteriz ki; Türkiye’nin tarihinde soykırım gibi bir utanç yoktur. Savaş ortamında büyük acılar yaşanmıştır, iki tarafta da büyük kayıplar olmuş ve üzücü manzaralar ortaya çıkmıştır. Bununla beraber soykırım gibi bir kavram söz konusu olamaz. Kaldı ki; Türkiye yıllardır Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek isterken, ortak tarihçi heyetleri kurulmasını teklif ederken, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arşivleri açıp ortak çalışma yapma çağrısı 10 yılı aşkın süredir cevapsız kalmışken Türkiye’yi suçlu koltuğuna oturtmaya çalışmak iyi niyetli görülemez. Mevcut siyasi iklimin kimseye faydası yok. Örneğin; Türkiye gibi büyük ve geniş bir ülkeyle ticaret yapamamasının bedelini komşumuz Ermenistan Halkı ciddi bir fakirlik ve yoklukla ödemektedir. Umarız bölgemizdeki bütün sorunların emperyalist müdahaleler olmadan barış ve kardeşlik içinde çözüleceği günleri yakın gelecekte görürüz. Kafkaslar ve Ortadoğu’da huzurun temini için başka yol yok.
Tolga AKPINAR
Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği Gn.Bşk.Yrd.
Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Öğrencisi.