ABD’de aylardır süren, Cumhuriyetçilerin adayının suikastten milimlerle sağ çıktığı ve Demokratların aday değiştirmek zorunda kaldığı, kısacası karmaşası bol bir seçim dönemi sona yaklaşıyor. Amerikalılar 5 Kasım’da ya Trump ya da Harris diyecek. Bunun Türkiye, ABD ve dünyaya etkilerini tartışmadan önce süreci anlamakta fayda var.
ABD seçimlerinin bizden çok temel bir farkı var. ‘50+1’ gibi bir sistem uygulanmıyor. Aksine, daha çok oy alanın başkan seçilmesi de garanti değil. Örneğin, 2016’da Hillary Clinton, Donald Trump’tan 3 milyon fazla oy aldığı halde seçimi kaybetti. Fazla oy almak “popular vote” olarak adlandırılırken, başkanı belirleyen şey 538 toplam içinden 270 seçici yani delege çıkarabilmek. Bu, popular vote ile alakalı değil; adayın kazandığı eyaletlerin delege sayılarının toplamıyla alakalı. Bu noktada bir fark daha var. ABD’de eyaleti kazanan aday, oy farkına bakılmaksızın o eyaletin tüm delegelerini alıyor. Yani 51-49 biten bir eyalette, bizde olduğu gibi D’Hondt sistemiyle oylar bölüşülmüyor; istisnalar hariç, bahse konu eyaletin tüm delegeleri 51’e yazılıyor. Bunun sonucu olarak adaylar ve partiler, diğer partinin “kalesi” gibi görülen bölgelerde pek çalışma yapmıyor. Zaten sonuç az çok belli olduğu için güçlerini ‘salıncak eyalet’ denen yerlere aktarıyorlar. Bunlara salıncak denmesinin sebebi belli bir partide ısrar etmemeleri; seçimden seçime tercih değiştirebiliyorlar. Dolayısıyla seçimin kaderini aslında bu birkaç eyaletin eğilimi belirliyor. 2024 seçimlerinde genel kanı 7 salıncak eyalet olduğu yönünde.
Sistemi biraz inceledikten sonra bu seneyi incelemek daha mümkün. Biden’ın adaylığı kesinleştiğinde Trump’ın zaferi de kesin gibiydi; zira salıncak eyaletlerde genel eğilim Trump’a kayıyordu. Sağlık durumuna dair ciddi şüpheler bulunan Biden, yaz aylarında adaylıktan çekildi. Yardımcısı Kamala Harris aday olarak ilan edildi ve ilginç şekilde münazarada Trump’a üstünlük kurdu. Harris’in Trump’ın “Kaçak göçmenler evcil kedi köpekleri yiyor” gibi iddialar ortaya attığı münazaradan galip çıkması sonrasında net favori konumuna ulaştı; fakat Demirel’in “Siyasette 24 saat uzun bir süredir” sözünü kanıtlarcasına geçen haftalarda Trump’ın gerisine düştü. Geriye düşmeden kasıt popüler oy değil; ABD genelinde Harris’in Trump’tan fazla oy alması kesin gibi. Fakat başkanı belirleyecek salıncak eyaletlerin çoğunda Trump üstünlüğü almış durumda. Kamala için işi sıkıntılı gösteren bir diğer nokta da Trump’ın önde olduğu eyaletlerde 2 puandan fazla fark görünmesine rağmen Harris’in önde olduğu salıncak eyaletlerde fark 1’in altında. Buna rağmen, Trump zaferi ilan etmek için erken; zira bu bölgelerdeki kararsız seçmenlerin baskın çoğunluğu siyahiler başta olmak üzere azınlık mensubu gençler. Bunların Kamala tarafına geçmesi dengeleri değiştirebilir. Yine de seçkin ekonomi kuruluşlarının piyasalara “2. Trump Dönemine Hazır Olun” mesajı verdikleri de biliniyor. Kaldı ki bu anketlerin çoğu, Joe Biden’ın Trump seçmenlerine “çöp” demesinden önce yapıldı. Bunu fırsat bilen Trump, mitinglerine çöp kamyonuyla giderek oluşan tepkiyi körüklemekten geri durmuyor. Bu da Harris için yeni bir zorluk seviyesi demek.
Peki, kim kazanırsa dünya ve Türkiye’ye nasıl etkileri olur? Harris ile mevcut düzenin devamı mümkün gibi. Hâlihazırda ABD Başkan Yardımcısı olan Harris’in Biden politikalarına çok fazla ayar vereceği düşünülmüyor. Trump ise ilk döneminden daha farklı ittifaklarla geliyor. Örneğin, Tesla’nın kurucusu ve X’in (eski adıyla Twitter) sahibi Elon Musk, Trump’ın en büyük destekçilerinden. Bunun Trump politikalarında elektrikli arabalar başta olmak üzere Musk’ın hayallerine uygun etkiler yaratması mümkün ki bunun da Almanya’yı, dolayısıyla Avrupa’nın fosil yakıtla çalışan arabalara dayanan otomotiv sektörünü daha da sarsması muhtemel. Hâlihazırda Çin’de pazarı Çin’in elektrikli arabalarına kaptırmaya başladığı için iki haneli yüzdelerde küçülmeler yaşayan Alman otomotiv devleri, bir de ABD’den Başkan destekli Tesla’nın dünyaya tamamen yayılma politikasına maruz kalırsa Avrupa ekonomileri daha da sıkışabilir. Yine olası Trump zaferi, Ukrayna için de sıkıntılı duruyor; zira Trump ve destekçileri Ukrayna’ya harcanan paralardan şikayetçi.
Dünyanın süper gücü Amerika 5 Kasım’da sandığa gidecek. Çıkacak sonuca göre tüm ihtimalleri tartışırız, özellikle olası Trump zaferinde “araba savaşları” enteresan bir noktaya gelebilir. Şimdilik süreci izleyip Türkiye’nin kazanan adaya göre kendi çıkarına uygun pozisyon almasını bekleyelim.
Tolga AKPINAR