Türk Edebiyatının mihenk taşı isimlerinden Yahya Kemal Beyatlı, 1922 Haziran’ında yayınlanan ve yıllar sonra ‘’Aziz İstanbul’’ kitabına da alınan yazısında I. Dünya Savaşı sonrası İstanbul ve Paris’i düşünür. Paris’den gelen arkadaşına ‘’Paris nasıl?’’ sorusunu soran Beyatlı, arkadaşından aldığı ‘’İstanbul gibi’’ cevabıyla düşüncelere dalar. Kendi ifadesiyle harpten Paris galip, İstanbul mağlup çıksa da nasipleri birdir ve ikisi de ‘’Babil şehrine’’, yani yıkıntıya dönmüştür. Beyatlı’ya göre; bu çağın karışık ruhu ne galip ne de mağlup dinlemektedir. Beyatlı’nın yazısının başlığı da içeriğe uygun şekilde ‘’Hazin Muhasebe’’dir.
Bugün topla tüfekle olmasa da yeni bir küresel savaşla karşı karşıyayız . Donald Trump’ın ‘’görünmeyen bir düşmanla savaşıyoruz’’ vurguları, Macron’un benzer imaları ve en önemlisi bir çok ülkede sadece savaşlarda mümkün olan yetki ve yaptırımların uygulamaya alınması bunu doğruluyor. Yani görünen o ki yaklaşık 100 sene sonra tüm Dünya herkesin nasibinin bir göründüğü bir hazin muhasebe yaşayacak. Özellikle ağır yaralı çıkan ulusal ve küresel ekonomilerden kaynaklanan meseleler bu muhasebenin temel noktası. En bilinen ve en kârlı küresel sektörlerden olan futbola bakalım. Dudak uçuklatan maaş ve paraların döndüğü, ortak bir küresel dil haline gelen futbol şu anda büyük bir krizde. İngiltere Premier League ve Fransa Ligue 1’de bir çok kulüp yöneticisi maçlar 1 ay içinde başlamazsa kulüplerinin iflas edeceğini ilan ediyor. Dünya’da futbolcu bedellerini belirlemede öncü rol üstlenen transfermark bütün futbolcuların değerlerini % 20 oranında düşürdü. Sadece bu düşüşten futbol piyasası 9 Milyar Dolar daraldı. Bir çok kulüp; futbolcu ve çalışanlara ‘’Ya maaş indirimi ya da ayrılık’’ demeye hazırlanıyor. Futbolu örnek verme sebebimiz her zaman alıcısı olan en büyük sektörlerden biri olarak önemli sinyaller veriyor olması. Basit bir zihin jimnastiğiyle büyük ve küçük diğer sektörlerin halini anlamak mümkün. Ürkütücü durum tam da burada saklı. Küresel anlamda ekonomilerin bu kadar hırpalandığı, devletlerin paket üstüne paket açıkladığı, bir çok masrafı karşılıksız üstlenmek zorunda kaldığı süreçlerin sonunda mutlaka ‘’pasta kavgası’’ çıkar. 1929 Büyük Buhranı II. Dünya Savaşına temel oldu. ABD 2008 Küresel Krizinden sonra Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşananlara neslimizin bizzat şahit oldu. Ne yazık ki Covid-19 da benzer bir yol izliyor. Israrla belirtmek isterim ki; özellikle büyük güçlerin bu denli büyük ekonomik yıkımları iç kaynaklarla çözmesi imkansız.
Dünya’da tepe noktasını gören bir çok ülke yavaştan da olsa hayatı normale döndürmenin planlarını zamana yayarak da olsa yapmaya başladı. Henüz bu aşamada bile Trump’ın ‘’DSÖ parayı bizden alıyor, Çin ağzıyla konuşuyor.’’ demeye başlaması, Mısır’da birkaç avukatla başlayan ve yayılması muhtemele Çin’e dava açma trendi, Çin’in ‘’Covid’i ABD’li askerler Çin’e taşıdı’’ gibi akla ziyan iddiaları da gidişat hakkında görüşlerimizi doğrular sinyaller. İşte bu noktada Türkiye olarak süreci planlamamız önemli. Bir döneme damgasını vuran 5 yıllık ekonomik planlar gibi önümüzdeki birkaç yılın uluslararası ilişkilerini Türkiye adına planlamamız gerekebilir. Elbette ki III. Dünya Savaşı gibi uçuk fantezilere ve komplo teorilerine atıf yapma derdinde değilim. Daha ziyade Rusya -Kırım - Gürcistan olayları, Arap Baharı ve Suriye’de yaşanan vekalet savaşlarına benzer olaylar farklı coğrafyalarda şiddetli şekilde yaşanacaktır. Türkiye’nin öngörülü davranması büyük önem arz ediyor.
Edgar Allan Poe; ‘’Gelecekte yaşanacak olayların kendilerinden ziyade, sebep olacakları sonuçlardan ödüm kopuyor’’ demiş. Covid-19’u Sağlık Bakanlığımızın ve fedakâr sağlık personelimizin çabalarıyla elbette yeneceğiz. Bizim üstümüze düşen yapılan uyarı ve çağrılara harfiyen sadık kalmak. Bu aşamadan sonra sonuçlarla karşı karşıya kalacağız ki, ‘’Hazin Muhasebe’’ o zaman önümüze gelecek. Komplo teorilerinin aksine herkesin zarar gördüğü bu salgından kimin daha az zarar görerek çıkacağını salgından sonraki adımlar belirleyecek. Tablonun ürkütücü olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor; ama Türkiye’nin doğru kaynak ve politika kullanımıyla ödenecek bedelleri daha aza indirme şansı yüksek olan ülkelerden olduğunu da belirtmekte fayda var.
Tolga AKPINAR
Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği Gn. Bşk. Yrd.