YENİDEN DOĞAN SÜPER GÜÇ TÜRKİYE’Yİ BATI DÜNYASI, DÜŞMANLARIMIZ GÖRDÜ. EKONOMİ, SİYASET VE GÜVENLİKTE PSİKOLOJİK KARARTMAYA KANAN İÇİMİZDEKİ GAFİLLER, FELAKET TELLALLARI, MÜZMİN MUHALİFLER, ERDOĞAN TAKINTISI OLANLAR HENÜZ GÖREMEDİ.
Libya'da resmi rakamlara göre kanıtlanmış 48 milyar varil petrol, 60 trilyon metreküpe yakın doğalgaz rezervi var. Zenginliğin ortalama ölçüsü 6.5 trilyon dolar... Hatta 8 trilyon dolara yakın olduğu söyleniyor. Böyle zenginliğe sahip bir ülkenin karışmaması zaten mümkün değil.
Bingazi ile Sirte arasındaki pek çok kenti barındıran “Petrol Hilali”, ülkenin toplam petrol rezervinin yüzde 70'ine, Sidra, Ra's Lanuf ve Brega gibi petrol limanlarına sahip. General HAFTER'in ordusuna bakıldığında askerlerinin yüzde 71'i Müslüman olmamasına rağmen Müslüman bir ülkenin değerlerini hedef alıyor, Libya'nın kalbini, en değerli bölgelerini işgal ediyor, kontrolü sağlıyor.
Moskova'da masadan kaçan Hafter'in ordusunun kullandığı silahlar BAE ve Suudi Arabistan'dan gitti. Bir bölümü de ABD'nin DEAŞ ile savaşması için YPG'ye verdiği silahlardı. TIR'larla gelenlerin önemli bir bölümü YPG'lilerle birlikte Libya'ya yollanıyordu. Amerikan şirketleri silah satarak para kazanırken, Hafter'in ordusunun işgal ettiği bölgedeki petrolün de sahibi oluyordu.
Ancak Türkiye devreye girdi, gözünü budaktan esirgemeyen, yetenekli 800 kişilik çelik çekirdek öncü kuvvetle birlikte 2 bin kişi gönderdi, 2019'un ilk günlerinde 4 Amerikan silah şirketinin paylaştığı “Petrol Hilali”ni bozdu ve Bingazi ile Sirte'de Hafter'in ordusu birçok bölgeyi kaybetti. Aynı şekilde Sidra, Ra's Lanuf ve Brega petrol limanlarında da tek patron artık Hafter değil. Üstünlük Türkiye'de...
Moskova'daki ateşkes görüşmelerinde Hafter'in masayı terk etmesinin ana nedeni “Petrol Hilali”ni alamayacağını anlamasıydı. ABD'nin kurduğu büyük plan çöktü, içerideki yapılarla birlikte aslında ABD tasfiye ediliyordu.
Türkiye, ABD'nin en önemli planına darbe vurdu. Türkiye'nin Libya ile imzaladığı deniz sınırları yetki anlaşması ve “Petrol Hilali”ni bozması ipleri daha da gerecek. Bundan böyle Türkiye ile ABD'nin yeni savaş merkezi Libya...
Türkiye ile ABD'nin gerilim yaşaması Rusya başta olmak üzere Çin, İngiltere ve tüm Avrupa ülkeleri için büyük bir şanstı. Herkesin iştahı kabarıyordu. Türkiye ile ortaklık yapmak, birlikte yürümek kazandırırdı. Almanya ve İtalya Türkiye’nin yanında yer aldı. Ancak Yunanistan yanlış ata oynadı.
Türkiye savunmasını LİBYA'dan başlattı. Çünkü Hafter'e ruh verenler orada durmayacaktı. Türkiye bunu çok iyi biliyor ve oyunu gidip orada bozuyordu... Bu nedenle oraya çelik çekirdek yollandı.
Hafter'in ne petrolü kaldı ne kuyusu... Türk gücünün petrol hattına darbe vurduğunu gören Lockheed Martin Başkanı Marillyn Hewson telefona sarıldı, Hafter'i masadan kaldırdı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan ve Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Türkiye için bu coğrafyada artık savunma siyaseti kapanmış yeni bir aşama olan yükseliş dönemine geçmiştir.
Türkiye, küresel sistemin parçalandığı, dünyada güç dengelerinin dağıldığı bir dönemde bir tarihi fırsat yakalamış, kadim devlet aklını ve millet ferasetini devreye sokarak güç inşa eden en önemli ülkeler arasına girmiştir.
Milletimizin, siyasi aklımızın bu yeni yolculuğu her ne kadar içerideki müzmin muhalifler, Erdoğan takıntısı olanlar tarafından şuana kadar kavranamamış olsa da, tarihin akışı artık bu yöndedir ve hiçbir güç ve teşebbüs bunu artık durduramayacaktır.
İçeride terörle, dışarıda çokuluslu kuşatmayla mücadele ederken, ekonomik alanda da istiklâl mücadelesi verildi ve verilmeye devam ediliyor. İspanya, İtalya ekonomileri çökerken Türkiye, 15 Temmuz’la ölçüşebilecek ekonomik saldırılarla, kuşatmalarla yüzleşti.
Böylesine ağır saldırıların üstesinden gelmek, çöküşü engellemek, üstelik hızla silkinip toparlanmaya dönük önemli adımlar atmak her ülkenin harcı değildir. Tüm bu saldırılar amacına ulaşsaydı, Suriye’de, terör koridorunda, içeride terörle mücadelede ve bugün Akdeniz’de mücadele verilemeyecekti.
İçeride ve dışarıda terörle mücadelede büyük başarı sağlanması, sınırların güvenceye alınması, İran sınırından Akdeniz’e uzatılan kuşatılma planlarının çökertilmesi, Akdeniz’de onlarca ülkenin Türkiye’yi dışarıda bırakan planlarının bozulması, Libya’dan Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ne kadar Türkiye inisiyatifi alanın oluşturulması, milli bir devlet aklının, çabanın göstergesidir.
Hiç kimse bunu küçümsemeye, basitleştirmeye, macera gibi pazarlamaya kalkışmasın. “Libya’da ne işimiz var” diyenler bilmelidir ki, asıl macera; Türkiye’yi bu sahalardan çekmek, Ege ve Akdeniz kıyılarına hapsetmek, içeriye kapatmak, savunmasız bırakmak, yeniden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki dağlarda, sınırlarımızın sıfır noktasında savunmaya mahkûm etmektir.
ABD, AB ülkeleri, İsrail, Rusya, Mısır ve diğer birçok ülke, Türkiye’nin kendi bölgesinde ve gönül coğrafyasında küresel ölçekte müthiş bir güç inşa ettiğinin farkındalar. Türkiye’nin Akdeniz’de inisiyatifi büyük oranda eline aldığından endişe duymaktalar. Bu durumu bazıları takdir ederken bazıları da durdurmaya çalışmaktadır.
Bölgemizde esen Türkiye rüzgârından, bu ülkeye gönülden bağlı herkes gurur duymalıdır. Libya’da, Kızıldeniz’de, Basra Körfezi’nde yoksan Anadolu’da tutunamazsın. Dışarıdaki öfke ile içerideki ihanet ortaktır. Öyleyse Türkiye bütün bunların üstünden geçerek yoluna devam etmelidir ve zaten edecektir. Türkiye’nin bu güç inşası, bölge için, tüm Müslüman dünyası için, tüm mazlumlar için bir kurtuluştur.
Selam ve saygılarımla...