Ülkemiz şu anda alev alev. Peki biz ne yapabiliriz. Öncelikle bu yangınların sabotaj olma ihtimali ve bunun adli soruşturması içişleri bakanlığının görev alanına giriyor ki bu konuya girmeyeceğim. Asıl soru bu yangınlara karşı gerekli önlemleri alabildik mi ve yapılması gereken müdahaleler doğru bir şekilde yapılabildi mi?
Öncelikle orman bakanlığı bu yangınlar için gerekli önlemleri ne kadar alabildi sorgulanmalı. Sayın bakanımız ne kadar bu konuda tecrübeli bir ekip ile hazırlıklı olduğunu söylese de bu konuda ne kadar hazırlıksız olduğu gözler önündedir. Öncelikle gelişmiş ülkeler bu tür afetlere hazırlık olarak yangın söndürme uçakları ile önlem alır. Ancak orman bakanlığımız yetersiz sayıda uçaklar ile önlem almayı tercih etmiştir. Özellikle bakanımızın tercihi helikopter olmuştur. Oysa ki helikopterler her ne kadar pratik ve gibi görünse de uçaklardan çok daha az su alma kapasitesinde olması ve uçaklara göre çok yavaş olması ciddi bir planlama hatasıdır. Helikopterler vadi gibi dar ve zor yerlerde kullanılması gerekirken açık alanda uçak kullanımı daha verimli olur. Ve bir seferde bıraktığı su miktarı çok önemlidir. Basında 1 saatte 20 ton su bırakabiliyor şeklinde helikopterleri övmek gerçeği saklamaktan başka bir şey değil. Aslında her bir seferinde 2.5 ton su alan helikopterler ikici sefere kadar önceki suyun etkisinin hemen hemen yok olacağı hesaba katılmamıştır. Oysaki müdahale ne kadar çok su ile yapılırsa o kadar etkili olacaktır. Ayrıca uçaklar açık alanlarda helikopterlerden daha hızlı ve daha etkili olacaktir. Aslında bu dezavantajı bilindiği için çok sayıda helikopter temin edilmiştir ki arka arkaya şu atıp bu dezavantajı kurtarabilsin. Ama buda orman bakanlığına çok ciddi maliyet demektir. Bunların haricinde bu tür yangınlara sedece su ile müdahale etmenin ne denli yetersiz kaldığı bu bir kaç gün de net olarak görülmüştür. Bu tür yangınlara uygun kimyasal planlamasının yapılamaması en büyük eksikliktir. Su kullanıldıktan sonra yangının büyüklüğü nedeniyle yetersiz kalıyorsa kimyasallar ile yangının kontrol altına alınıp büyümesini engellemek daha doğru bir strateji olacaktır.
Sonuç itibari ile kiralanan 3 uçak ve 38 helikopter bu denli yangınlarda yetersiz planlamanın bir ürünüdür.
Gelelim thk uçakları CL 215 lerin kullanılıp kullanılmaması konusuna; her ne kadar ülkemizdeki pek çok kuruma güven sorunu olsada uluslararası havacılık otoriteleri ciddi kontrol mekanizmaları içerir. Yani siz bir uçak için ne kadar eski olduğunu söyleseniz de bakım ve parça kontrolleri üst düzeydedir. Ülke olarak avrupa sivil havacılık sisteminin içerisinde bizlerde avrupa standartlarında bakım yapmakla yükümlüyüz. Ve bu sayede de ülkemizde ki uçaklar avrupada da uçabiliyor. Belirli uçuş saatine ulaşan bir uçağın en basit bir vidasi bile sağlam olsa dahi değiştiriliyor. Yani 1970 model bile olsa uluslarasi standartlarda bakımı yapılan bir uçak sağlıklı bir şekilde uçabilir. Yani uçakların eski olmasi aslında teknik olan bir sorun değil. Zaten öyle olsa idi şartnamede belirli bir yıl üzeri uçaklar ihaleye girebilir denir di. Ancak THK uçakları başka bir madde ile ihale dışı bırakıldı. CL 215 ler 4.9 ton su kapasitesine sahipken ihale sartnamesinde 5 ton yazılıp ihale dışı bırakıldılar. Zaten dünyada bu şekilde bulacağınız uçak sayısı maalesef çok fazla değil. Onuda 3 tane bulabildiler zaten. Geri kalanları da helikopterler ile tamamladılar. Bunu da thk & rus ortaklığı ile yapamak sorunu çözme imajı verse de maalesef gerçekte çözmüyor.
Diğer taraftan THK nin durumu daha da vahim durumda . Öncelikle THK ülkemize hizmet etme amacında olan ve kaynaklarını bu yönde kullanacağını taahüt ederek yaşayan kamu yararına bir dernektir. Her ne kadar bünyesine katmış olduğu uçakları orman bakanlığına kiralama yolu ile ticari bir işletmeye dönüşmüş olsa da THK nin asli görevi ülkeye hizmettir. Oysa THK ticari bir isletme gibi davranıp kar zarar hesabı yapmış ve yangın söndürme uçakları ve altyapısında küçülmeye gitmiştir. Uçakların düzenli bakımlarını bırakmış. Pilotlarını ve bakım teknisyenlerini işten çıkarmıştır. Bunun gerekçesini de ekonomik olarak bu giderlerini karşılayamamak olarak göstermiştir. Burada yapılması gereken ise bakanlar kurulu tarafından da onaylanan tüzüğünde yazdığı üzere THK'nın ülkemiz için hizmet vermesi olmasıdır. Özellikle vatandaşlar tarafından varlığı sorgulanan THK orman bakanlığından gelecek olan paraya güveneceğine bunu kendi öz sermayesi ile veya özünde olduğu üzere halktan yardım talep ederek bu konuda devlete bağımlı ticarethane mantığı ile değil topluma yararlı bir sivil toplum kuruluşu olarak da çözmesi gerekirdi. Çürümeye bıraktığı 7 uçağı kendi öz imkanları ile bu yangınlarda hazır tutmuş olsaydı ve kullansalardı bu halk orman bakanlığından beklediği ekonomik getiriyi gönülden THK ya bağışlardı. Ve THK orman bakanlığının yaptığının ne kadar yanlış seçimler yaptığını da göstermiş olurdu. Ancak THK yönetimi bu tarihi fırsatı vizyonsuzluğu ile kaçırmış oldu.
THK kendi internet sitesinde yaptığı son açıklamada pilotları ve teknisyenleri işten çıkarmadığı, yangın için 3 adet uçak 15 adet küçük 2 adet büyük helikopterler kullandığı şeklinde açıklamalar yapmıştır. Ancak ben yinede THK bünyesindeki CL 215 pilotlarının işten çıkarıldığı ve pek çok teknisyenin THKdan çıktığı ve çıkarıldığı iddiasının arkasındayım. THK, Son 2 yılda ki personel giriş ve çıkışlarını kamuoyuna açıklarsa herşeyin çok şeffaf olduğu ve kimlerin bu konuda haklı olduğu görülecektir. Diğer taraftan kullanılan 20 hava aracı personeli ile birlikte rusyadan thk tarafından kiralanip orman bakanlığına tekrar kiralanmıştır. Sorun thk rusyadan kiralıyorsa orman bakanlığı neden doğrudan kiralamıyor? THK nin burada pozisyonu nedir ? Orman bakanlığı ile THK arasinda sorun yok imajı vermek için kurumlar bu kadar ağır yükün altına girer mi? Girmeli mi? Yine THK nin yapmış olduğu görev yapmayan ve yıllık 11 milyon ticari gideri olan uçakları kullanmadığını kabul ediyor. Ama işletme gideri yillik 11 milyon tutsa da THK nin kiraladığı 3 uçağın günlük maliyetinin 1 milyondan fazla olduğu kamuoyuna yansımıştı. Ve bu uçaklar sadece 153 gün için kiralandı. Bir tarafta 153 gün için 200 milyon civarında maliyeti olan 3 uçak varken diger tarafta yıllık 11 milyon maliyeti olan 7 uçağın mantıksız olduğunu söyleyen bir zihniyeti anlamakta zorluk çekiyorum. Üstelik dünyada amfibik (suya inen ve kalkabilen) uçak bulabilmek oldukça zorken. Hadi diyelim ki THK gerçekten bu uçakların bakım maliyetleri konusunda haklı, olması gereken bu uçakları çürümeye terketmek mi yoksa çalışır hale getirip satmak mi mantıklı olacaktır. Gerçekten akıl alır gibi değil.
Sonuç olarak hataların hesabını sormak bizim görevimiz değil. Bilzere düşen bundan sonra yapılacaklara odaklanmak ve bir daha bu duruma düşmemek. Ilk olarak THK özüne dönmeli ve ellerinde bulunan CL 215 leri hazır hale getirmeli ve gerekirse bunu öz sermayesi ile sağlamalı. THK bunu yapamayacağını söylüyorsa da şu anda THK nin ne yaptığı konusunda kendini iyi ifade etmesi gerekiyor ki o kadar personel ile ne yaptığını türk halkı merak edecektir.
Orman bakanlığı ise yılın 4 ayında kullanacağı kiralama sistemi yerine öz kaynaklarına yatırım yapmalı ve yolun 12 ayında hizmet verebilecek THK gibi bir kuruma destek vermelidir. Gerekirse bu yapıyı bünyesine de katabilir . Ancak gerçekten çok yüksek miktarlarda verilen kiralar yerine bu imkanlar ülkemiz bünyesine katılmalıdır.
Ercan Akpınar
Ziraat mühendis
Kalemine kuvvet; çok doğru ,detaylı ve anlamlı eline sağlık