Seçim en azından TBMM ye seçilecek vekiller açısından bitti.
İtirazlardan ne çıkar o da bu akşama dek belli olur ama en azından önemli bir değişim olmayacağı kesin.
Ama seçim daha bitmeden her zaman olduğu gibi bazı mihraklar ,” kazandık ama oylarımız çalındı” manipülasyonlarına başladılar.
Nasıl da yayılıyor bu manipülasyonlar, insanlarımız ne kolay da kanıyor!
İşin ilginç yanı bu tür provokatörlere inananların büyük çoğunluğu da mürekkep yalamış vatandaşlarımız. Kendi ortamları, sosyal çevreleri içerisinde karşıt fikirlere yer vermeyerek Kendi görüşlerinin doğruluğundan emin mutlu mesut yaşayan tipler. Ne yazık ki demokrasi nutukları atarken farklı görüşlere de asla tahammül etmezler.
Seçim sonuçlarıyla şaşkınlığa uğrayan muhalefet kendi ektikleri nefret tohumlarını da doğal olarak saçmaya başladı. Seçim gecesi, önce öndeyiz, kazandık, daha sonra oylar çalındı mesajları ile kitlelere bol bol gaz verildi. Oysa görevden alınan Sayın Adıgüzel’in açıkladığı gibi Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘öndeyiz’ diye twit attığı saatte ıslak imzalı sonuçların yüzde altmışı alınmış, beş puan geride olunduğu görülmüştü. Daha sonra Ekrem İmamoğlu’nun “Şu anki oranlara baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu ülkemizin 13. Cumhurbaşkanı ilan edilecektir” dediğinde ANKA’ya göre Erdoğan yüzde 50,03 Kılıçdaroğlu 44,35 di. Ne yazık ki milletin gözünün içine baka baka yalan söyleniyordu hem de ülkenin en büyük kentinin başkanı tarafından. Oysa eninde sonunda gerçek ortaya çıkacaktı birkaç saatlik sabır gerekliydi.
Sonuç belliydi ama kabul etmek zordu tabi.
Nefret tohumları saçımı sadece oylar çalındı teranesiyle kalmadı, bu alışılmış bir şeydi ama ardından gelen yani deprem bölgesinde Erdoğan ve Cumhur ittifakının oylarının açık ara önde olduğu duyulması ile öfke tohumları depremzedelere yöneltildi.
İşte burası önemliydi.
İnsanlıktan çıkılan bir andı bu.
Ardı arkası kesilmedi öfke saçan ağızlardan çıkan nefret cümlelerinin.
“Elim kırılsaydı da yardım etmeseydim “ ile başlayıp “geberseydiniz” e dek uzanan nefret cümleleri silsilesi.
Kimler vardı kimler; alay eden, nefret saçan, hakaretler yağdıran.
Fetöcüsünden sanatçısına oradan Belediye başkan eşine, homoseksüellere, siyasetçisine dek. Sosyal medya yıkılmaya başladı.
En kötüsü ise Edirne Belediye başkanının yaptığıydı.
Öfkesi deprem nedeniyle Hatay’daki evini terk edip Edirne’de otele yerleştirilen depremzedelere, Ağustos ayına dek söz verildiği halde 21 Mayıs’ta oteli terk edin bildirisi göndermesiyle çıktı ortaya.
Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Daha fazla nasıl alçalabilirsiniz bilmem ama deprem insanlara dindar-dinsiz, zengin-fakir, kadın-erkek, solcu-sağcı ayırt etmeden vuruyor da siz hangi kafayla ve nasıl ayırabiliyorsunuz?
Ne oldu helalleşme çağrılarına?
Nerede Halil İbrahim sofrası?
Biz yardım etmeyi; inanan kişiler açısından sevap kazanmak, inanmayanlar açısından ise insanlık adına vicdani bir görev olarak bilirdik.
Siz, umdukları oyu alamayanlar; yaptığınız her yardım karşılık almak için miydi?
Keşke vicdanlarınızı yitirmeseydiniz bir seçim uğruna.
Biz insanlığın başladığı yerde farklılıkların bittiğini şiar edinmiştik.
Siz kimsiniz?
Keşke bedel istemek yerine kendinize sormayı becerebilseydiniz neden umut olamadığınızı.
Keşke Fetö-PKK trollerine değil de bu halka güvenmeyi gerçekten bilebilseydiniz.
Keşke bu halkın milli duygularının Fetö-PKK, ABD-Avrupa operasyonlarıyla yok edilemeyeceğini bilseydiniz.
Sahi pek sanmam ama yaptığınızdan hiç utanç duydunuz mu?