Zaman bize daha neler gösterecek bilmiyorum ama seçim süreci geride kaldıkça o dönemlerde kapalı kapılar ardında yaşananlar patır patır dökülüp saçılıyor.
Ama gariptir ki asıl rahatsız olması gerekenler bu işten hiç rahatsız olmadıkları gibi takipçileri de sadece var olan iktidara karşıtlık adına verilen ödünlerin ne denli ürkütücü olduklarını, kendi inançları ve ideolojileri ile ne kadar ters olduğunu, başlarına ileride çok daha ciddi sorunlar açılabileceğini göremiyorlar.
Önce Gazeteci Levent Gültekin seçim dönemi ile ilgili birtakım açıklamalar yaptı.
Söylenenler çok ciddiydi ama karşıt açıklamalar da bir o kadar sıradan ve komikti.
"Bu ülke bitti, bu ülkeyi artık kimse kurtaramaz. Benim Cumhurbaşkanlığı adaylığımı kendim bile engelleyemem"
Gültekin’in Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediğini iddia ettiği bu sözler gerçek anlamda ürkütücü.
Bu ülke bitti ise neden ısrarla aday oldunuz diye sormazlar mı adama?
Bu ülke bittiyse adaylığınızın sırasında bol keseden yaptığınız vaatler yalan mıydı diye sormazlar mı?
Daha da ürkütücü olan ‘Cumhurbaşkanı adaylığımı kendim bile engelleyemem’ cümlesi.
Meral Hanım daha bir yıl öncesinden aday olmamanız için onca çağrı yapmışken, kendi partinizin içinden dahi adaylığınıza karşı onca muhalefet varken sizi aday olmaya kim zorladı ki ‘adaylığımı kendim bile engelleyemem’ diyorsunuz?
Hadi gazeteci Gültekin (Her ne kadar ben gazeteci değil fikir adamıyım dese de) abarttı diyelim ama söylediklerimin ardındayım, ‘Kemal Kılıçdaroğlu ile istediği yerde yüzleşmeye hazırım’ diyerek söylediklerini kanıtlayabileceğinde ısrar ediyor. Buna karşılık CHP’nin açıklaması hiç de yeterli değil.
"Yorumcu Levent Gültekin tarafından ifade edilen ve Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile arasında yaşandığı iddia edilen diyalog tümüyle hayal ürünüdür.”
Hayal mi gerçek mi?
Sayın Kılıçdaroğlu bunlar iftira ise niye çıkıp bir açıklama yapmaz ki?
Çünkü direk olarak bir suçlama var.
Çok önemli bir açıklama daha var Levent beyden.
"Kemal Bey kazanamayacağını bile bile bu seçimde aday oldu".
İyi de kazanamayacağını bile bile niye aday olup milyonların umutlarıyla nasıl oynar bir insan?
Milyonların umutları üzerinde böyle bir kumar oynamak yakışır mı ana muhalefetin liderine?
“Levent gerçekten ülkeyi kurtaramayız”.
Niye aday oluyorsunuz ki o zaman? Ülkeyi gerçekten kimden neyden kurtaramıyorsunuz, bu ülke işgal altında mı? Demokrasinin ve demokratik rejimlerin en önemli kıstası serbest seçimlerle halkın seçtiği temsilcilerin işbaşına getirilmesiyle mi işgal gerçekleşti?
Parti içerisinde sorulması gereken çok soru var ama sorulabilinir mi?
Şüpheli, daha da ötesi sanmıyorum.
CHP içerisinde oyu yüzde bir dahi olmayan partilere otuz sekiz milletvekilliği verilmesinden dolayı çok şikayet oldu haklı olarak.
Her ne kadar bu Milletvekilliği meselesi seçim döneminde fazla dillendirilmese de seçim sonrası her ortamda tartışıldı.
Adı olup kendi olmayan partiler TBMM de grup dahi kurdular.
Onların haklarıdır.
Yapılan işin doğru veya yanlış olduğunu tartışması gereken CHP’nin öz evlatlarıdır.
Burada önemli olan Cumhurbaşkanlığını kazanma adına verilen tavizler.
Elbette bu kadar la bitmiyormuş tavizler
Son bomba da Sayın Ümit Özdağ’dan geldi. Sayın Özdağ ikinci tur oylama öncesi Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığı gizli anlaşmayı açıkladı.(
"Kılıçdaroğlu kazansa üç bakanlık ve MİT Başkanlığını alacaktık yazılı mutabakat var…. Altılı Masadaki ortakları itiraz edeceği için bakanlığımı açıklamama ricasını kabul ettim benim içişleri bakanı olacağımı açıklasa seçimi kazanabilirdi”.
Yalan olabilir mi? Koskoca Genel Başkan, yılların siyasetçisi böyle bir basitlik yapmaz herhalde!
Ne şenlik ama. Taviz üstüne taviz.
Sıra HDP’de. Sırrı Sakık ‘ın söylediği gibi onlar da açıklarlarsa kapalı kapılar ardında konuşulanları en azından yurt içinde konuşulanlar tamamlanacak gibi.
Tabii okyanus ötesinden gelen destek, İngiltere’den bulunan para neyin karşılığı gibi açıklanması gerekenler olsa da.