Her şey kirlendi demiş şair şiirinin başlığında.
Bugünü anlatmış anladığımca çünkü seçime doğru koşar adım giderken her şey gerçekten hızla kirleniyor.
“Hep gözler önünde oldu olanlar
Sokaklar, caddeler, parklar kirlendi
Süslenip söylendi bütün yalanlar
Yeşiller, pembeler, aklar kirlendi.”
Bunca kir nasıl çıkar dersiniz?
Yıllar önce başladı kirlilik. Herkes bir diğerini alt etmek için söylenenlerin, yapılanların ne denli kirli olduğuna bakmadan büyük bir iştahla daldı kirlerin içerisine.
Önce askerler, sonra siyasetçiler bir bir kirletildi.
Yetmedi.
Kirli çamurlar atıldı teknoloji kullanılarak.
Mahrem olması gerekenler topluma hayasızca boca edildi.
Olmayan şeyler üretildi.
İnsanlar birbirine düşürüldü sahte ses kayıtlarıyla.
Yüce Meclis dahi bu sahte kayıtları defalarca dinlemek zorunda bırakıldı.
Basın, tüm kitle iletişim araçları büyük bir iştahla sarıldı kin öfke saçan bu kayıtlara.
Sahte oldukları çok açık olduğu halde rakiplere çelme takma adına her ortamda dinletildi, Büyük laflar edildi utanç duyulması gereken ama bazılarında yüz olmadığından ne yazık ki bu utanç duygusu onlarda yoktu.
Gün geldi, mafya babalarından gelecek kasetler dört gözle beklendi. Çarşaf çarşaf serildi toplumun önüne.
Hiç kimse, bu kirli bir yöntem, hakka, hukuka, adalete sığmaz demedi.
Bu tür yöntemlerin bir gün ters tepebileceği dahi düşünülmedi.
‘İktidara zarar veriyorsa kullanayım. Bana zarar verecekse karşıyım’ mantalitesi ön plana çıktı.
Oysa “deep fake” denen bu tür sahtekarlıkları yapanların amaçları bellidir.
Yararlanabilecekleri bir ortam yaratmak, siyaseti kendilerince tasarımlamak isterler.
Ve öyle bir gün geldi ki
Eline verilen ses kayıtlarını iştahla topluma sunanlar;“Benimle ilgili kaset var, her an çıkabilir, aman ha inanmayın” diye ortaya çıktı.
Ardından Sayın Demirtaş da hemen açıklama yaptı: “Böyle bir kaset çıkacak inanmayın” dedi.
Ne gariptir ki ses ya da görüntü kayıtlarından sadece muhalefetin haberi oldu.
Muhalefet lideri çıktığı bir Tv kanalında on yıl önceki bir gerçeği; “Benimle ilgili kaset var, her an çıkabilir…’Bu fake, 17-25 Aralik’ta Erdogan’in basina gelen gibi” deyiverdi.
Hiç de yüzü kızarmadı.
Olağan, sıradan bir şey söylermiş gibi açıklayıverdi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Oğlu Bilal Erdoğan arasındaki konuşmaların moda tabirle ‘deep fake’ olduğunu.
Sunucu da destekledi; ‘bende açıklamıştım o konuşmaların sahte olduğunu’ diyerek.
Muhalefet basını sıradan bir olaymış gibi adeta geçiştirdi bu çok önemli itirafı.
Yoksa onlarda gerçeği biliyorlardı da özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını mı beklediler bilemem!
Doğal olarak Sayın Erdoğan; "Madem montaj olduğunu, iftira olduğunu bal gibi biliyordun, niçin bunları meydan meydan millete dinlettin?… Seni bu yalan ve iftira furyasına öncülük etmeye kim zorladı?” diye sorularını sıraladı.
Muhalif basın bu konuya değindi mi bir daha? Hayır.
Bu ‘fake’ kasetler dahil, mafya babalarından gelen kayıtlar millete dinletildi mi? Evet.
Bunlar üzerinden iktidar yıkılmaya devlet zayıflatılmaya çalışıldı mı? Evet.
‘Bazı duyumlar aldım seçime doğru kaos yaratılacak, cinayetler işlenecek’ dendi mi? Evet.
Van mitinginde ‘dişe diş, kana kan, seninleyiz Öcalan’ sloganlarına karşı çıkıldı mı? Hayır.
PKK Liderleri destek çağrıları yaparken, HDP li aday ‘Musul’dan, Lazkiye’ye işgalciler uzaklaştırılacak Afrin’i kurtaracağız’ derken yanıt verildi mi?
Kimden, kimin adına, kimin için diye soran oldu mu? Hayır.
“Bugünler, yarınlar, dünler kirlendi” doğru.
Ama bu kiri bu millet temizler hiç şüpheniz olmasın.