Seçim sonrası siyaset bir soluklanma verir yaz sonu heyecanlı günler tekrar başlar diye düşünmüştüm ama olmadı. Hazmedilemeyen bir mağlubiyet sonrası kaybeden herkes günah keçisi aramaya başladı. Doğal olarak mağlubiyet kabul edilmediğinden koltuk sahipleri de onurlarıyla makamlarını bırakma gereği duymadılar. Çünkü bu ülkede koltuklar tanrının bir lütfuymuş gibi kabul edildiğinden kimse o koltuğa ne amaçla geldiğini ya da getirildiğini, başarısızlık durumunda işi daha iyi yapacak birine devretme gereğini hiç duymaz, düşünmez. Parti yangın yerine dönmüş olsa bile.
Nitekim öyle de oldu.
Sayın İnce’nin “çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş” diye karşı çıktığı Sayın Kılıçdaroğlu: ” Ben buradayım hiçbir yere gitmiyorum” diyerek masaya yumruğunu vurdu.
Vurdu ama bu kez hiç ummadığı kadar bir tepkiyle de karşılaştı.
İşin garibi millete demokrasi vaadinde bulunurken mesele koltuk meselesine dönünce demokrasinin adeta rafa kaldırılması.
Her ne kadar açık açık kimse şu ana dek ben adayım demese de en az üç potansiyel aday değişim diyerek yola çıktı
Değişimden şu ana dek tek anlaşılan koltuk değişim istemi; halka güven verecek bir program, bir proje yok tıpkı seçim boyunca yapılan gibi. Bekledikleri sadece iktidarın bir hata yaparak yönetimi kendi ellerine teslim etmesi.
Diyeceksiniz ki seçim döneminde neler olmadı ki.
Kullanışlı trol orduları, İftira, yalan, sahte belgeler, yurt dışı destekler, Terör elebaşılarının destekleri.
Bazıları çok açık yapıldı, ama ne hikmetse kimse bunlardan rahatsız olmadı.
Amaç ülkenin bekası, bağımsızlığı olmayınca bir adamı yıkmak uğruna her şey mübah oluyordu ne yazık ki.
Seçim döneminde kimlerin başına neler geldi hepimiz biliyoruz ama geçen gün yapılan bir itiraf trollerden, sahte kayıtlardan en çok şikayet edenlerin gerçekte büyük bir trol ordusu ile beslendiğini açıkça ortaya koydu.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun; ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ klasik söylemiyle ortaya çıkan Sayın İmamoğlu’na, ‘İstanbul’a odaklan’ diyerek yolunu kesme çabası, İmamoğlu taraftarı büyük gazetecileri kızdırdı.
Kılıçdaroğlu’nu istifaya çağıran gazeteciler ne yazık ki bir zamanlar yalanlarından hiç rahatsız olmadıkları trollerin öfkesiyle karşı karşıya kaldılar.
Geçen gün bir Tv programına katılan İmamoğlu yanlısı gazetecilerden D. Zeyrek trollerden çok rahatsız olmuş ki istemeden dahi olsa CHP’nin paralı trol ordusunu açıklamak zorunda kaldı.
"Koskoca CHP, Atatürk'ün partisi falan... Onlar da sosyal medyada paralı trol ordusu besliyor. O troller gazetecilere saldırıyor. Hem de belden aşağı saldırıyorlar. Ne kadar utanç verici bir şey. Kılıçdaroğlu'nun buna müdahale etmesi lazım. Koskoca CHP'nin parasının böyle gazetecilere saldıracak trollere verilmesi oralara harcanması çok ayıp bir şey, utanılacak bir şey."
Bu itiraf gibi açıklama sonrası kimler ne der bilemiyorum?
Ama yine de eksik söylenenler, bu söyleme Sayın İmamoğlu’nun trol ordusu da eklenmeli. Malum sosyal medyada bu trol ordusu birçok kez dile getirildi. Hatta geçen gün fena halde açığa düştüler.
İBB iştiraki Metro A.Ş tarafından Halk Tv de Bakanlık tarafından yalanlanan: "Okullara imam atanması yargıya taşındı" haberi paylaşıldı. Troller üzerinden yapılacak bu paylaşım yanlışlıkla resmi hesaplar üzerinden yapılınca tepki üzerine kaldırılmıştı. Algı amaçlı bu paylaşım yalan olmasına rağmen bazı sosyal medya hesapları tarafından da paylaşıldı.
Tabii ki Sayın İmamoğlu’na karşı CHP Genel Merkez de boş durmuyor.
Bülent Kuşoğlu’nun açıklamaları Baba-Oğul ilişkisinin ne hale geldiğinin bir göstergesi.
“Kurultayda Kılıçdaroğlu’nu yeniden aday göstereceğiz. Ekrem Bey İBB Başkanı iken Genel Başkan’a karşı daha dikkatli olmalılar. Genel Başkan olabilir mi rahatlıkla? Olamaz. İBB Başkanlığı için aday olabilir mi? Sıkıntısı var.”
Bu sözler sadece Ekrem Bey İçin mi?
Gelinim sana söylüyorum hesabı.