Baş komiser Gece hayatı boyunca adaleti aramaya ve adaleti yerine getirmeye çalışan kırklı yaşlarında bir baş komiserdir. Vakalarına özen gösteren, kişisel hayatını unutmuş baş komiser birden bire kendi hayatını vakanın içinde bulur. Kara Noel bir seri katilin bir arkadaş topluluğundan intikam almak istemesiyle başlar. Bu sene başlarında yazmayan başlayan Bayramoğlu, bu sene içinde kitabın çıkacağını öngördüğünü söyledi. Kitabının bir kısmında tecavüze uğrayan genç bir kızın isyanı okuyucuların çok dikkatini çekti.
“Şimdi ben bu pisliği öldürürsem, hapse mi gireceğim! Bana tecavüz eden oydu... Madem öyle önce o gidecek öbür tarafa sonra ben, orda adaleti ararız artık. Emre'yi hatırlıyor musunuz? Annesine yıkanıyorum yıkanıyorum temizlenemiyorum demişti. Allah kahretsin temizlenemiyorum, parmaklarının etime değdiği her yeri koparmak istiyorum. O şimdi adaletin karşısına çıkacak, iki parça temiz kıyafet giyecek, kravat takacak. Bana gelince de bak bak açık giyinmiş birde sızlanıyor diyecekler, kısa giyinmişti, dekoltesi vardı diyecekler. O saatte orada ne işi vardı? Kendine sahip çıksaydı diyecekler. Bakalım hayır dedi mi diyecekler! Bana sormadan benim bedenime verdiği zarardan indirim alacak! HAYIR! Şimdiye kadar şiddete maruz kalan kadınların destekçisi oldum, bir gün onların yerinde benimde olabileceğimi biliyordum. Sizde bilin, bir gün ansızın bedeninize izinsizce dokunanlar olacak. Adaleti yukarıda arayın zira aşağıda adalet yok, Gece karalı her vakadan adaletini sonuna kadar arayan baş komiser bana söz veriyor musun? Bu alçak cezasını çekecek mi? Size yemin ederim," kameraya doğru silahını salladı. "Bir dakika düşünmem, Özgecan Aslan için Ahmet Emre Yıldır için tecavüze uğrayan her bir insan için acımadan vururum!”
Dram’ı seven yazar aksiyon romanına da dramlarını eklemeyi unutmamıştı.
“Biz kadınlar kökleri nam salmış ağacın yapraklarıyız. Kökümüze o kadar uzağız ki rüzgarda uçar savruluruz. Ama hep birbirimize karışırız, sesimiz tiz çığlığı tüm insanlığa değer. Lakin kökümüze uzağız en uçtayız. Şiddetli rüzgar bedenimizi sarsar, en çok karanlıkta sesimizi duyurmaya çalışırız. Herkes uyur, biz korkarız. Biz kadınlar kökleri nam salmış ağacın yapraklarıyız. Rüzgarda savrulsak da köküne kavuşmak isteyen bir sonbahar yaprağıyız...
Çok güzel bi kitaba benziyor. Sema hanımın diğer iki kitabını okumuş biri olarak kalemini çok beğendiğimi söylemek istiyorum, maktul için sabırsızlanıyorum.