Öncelikle sizi tanımak isteriz. Tuğçe Buse Varsak kimdir?
10 ocak 1998’de İzmir’in Konak ilçesinde doğdum. Ötüken ilköğretim okulu ve Ufuk ilköğretim okulunda okuduktan sonra Liseyi Buca Mevlana Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Şuan ise üniversiteye hazırlık yapıyorum. Birkaç defa kendimi deneme amaçlı girip üniversiteyi kazanmıştım. Fakat hedeflerim biraz daha yüksek olduğu için bu konuda dikkatli davranıyorum. Anne, baba ve üç kardeşten oluşan güzel bir aileye sahibim. Kardeşlerimden en büyüğü benim. Üçümüzde kızız ve onların ablaları olmak beni mutlu ediyor.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Aslında küçüklüğümden beri 2 konuya fazla meraklıydım. Yazmak ve çizmek. Resim yeteneğim küçük yaşlarda sınıf öğretmenim sayesinde keşfedildi. O zamanlar okulun bir dergisi için benden çizim yapmamı rica etmişti ve ben de çizmiştim. Böylece dergiyi okuyan herkesin bir anda gözdesi oldum. Daha sonra birçok yarışmalara katıldım ve dereceler elde ettim. Bu konuda hiçbir eğitim almadım ve almadan bu başarıları elde etmek tahmin edersiniz ki çok hoş bir duygu. Lisede ise resim çizmenin yanı sıra yazı yazma olayını günlük tutmaktan daha öteye taşıdım. Okulda verilen kompozisyonları arkadaşlarım sıkılarak yazarken ben büyük bir heyecanla yazıp öğretmenlerim tarafından beğeniliyordum. Yazı yazmak, içimi defterlere dökmek benim için önemliydi. Bu bazen bir şiir bazen de hayal dünyamın bana yazdırdıkları olabiliyordu. Lise sonlarına doğru bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Wattpad uygulamasında yazmaya başladım. Artık defterlerden çok dijital bir ortamda kendimi gösterme vaktiydi. Yazdıklarım birçok okuyucunun dikkatini çekmişti. Ben de yazdığım her bölümü büyük bir heyecanla yazmaya başlamıştım. Bu sitede okuyup yazanlar bilir bazı yayınevleri yazılan bu hikayeleri öne çıkarabiliyor ve yarışmalar düzenleyebiliyordu. Dex pub bir sabah uyandığımda yazdığım romanı önerilere koymuştu. Daha sonra belirli bir kitleye sahip oldum. Kendi kendime dedim ki “neden bu yazdıklarını bir kitap haline getirmiyorsun?” Ve yazarlık serüvenim burada gerçek anlamda başlıyor. Tahmin edersiniz ki Cihat Bey, bu süreç oldukça sabır isteyen bir süreç. Romanı yazmak, yayınevlerine mail ile yollamak onlardan haber beklemek, anlaşabilmek, kitabın kapak tasarımı ve daha bir sürü olayı. Ama tüm bu sürecin sonunda yazdıklarınız kitap sayfalarında okuyucularıyla beraber hayat buluyor. İşte bu güzel bekleyişe değer diyorsunuz.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Açıkçası etkilendiğim tek şey hayal dünyam. Orada kendimi daha rahat ve daha iyi hissediyorum. Böylece kalemimi herhangi bir kısıtlama olmadan kullanabiliyorum.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli eserinizden bahseder misiniz?
Tabi ki. Öncelikle bu hikâyeyi yazarken insanlara mesajlar vermeliyim, onlarla bütünleşmeliyim diyerek yazmaya başlamıştım. Bir nevi öyle de oldu diyebiliriz. Kitapta her ülkeden deney için kaçırılan gençlerin ülkeleri için verdiği savaş ve barış mücadelesinden bahsediyor. Gençler normal hayatlarından trajedik bir şekilde koparılıp 3 aşamalı bir seviye ile DNA’ları değiştiriliyor. Her seviyede zorluk artarken imkânları da kolaylaştırılıyor. Mesela ilk seviyede aç bırakılırken ikinci seviyede yemekleri çeşit çeşit veriliyor ve burada onların davranışları inceleniyor. Seviye değiştikçe onlarda değişiyor. Kurallara göre savaşa kadar öldürmek, din, dil ve ırk gibi ayırıcı özelliklerin kullanılması yasak. Fakat bu fantastik olayların arasına bir de gizem ekleniyor. Haliyle ittifaklaşma başlıyor. Kimileri savaşmanın yanlış olduğunu düşünürken kimileri de savaşıp büyük ödülün sahibi olmayı istiyor. Yani dünyayı yönetmek. Böylelikle iyiler ve kötülerin arasına okuyucu da katılıyor. Her karakterin kendini anlattığı kısımlar var. Bu kısımlarda okuyucu kendi hayatlarından parçalar buluyor. En kötü karakteri bile sevebileceğiniz bir hikâye düşünün. O karakterleri anlayacak onlarla bütün olacaksınız. Kitabımda birçok ters köşe var. Aslında sandığınız şeylerin onlar olup olmadığını anlamayacaksınız. Çözmeye çalışırken kaybolacağınız gizem, fantastik, gerilim hatta dram dolu bir hikâye!
Seçilmiş: Barış İçin Savaş adlı eserinizin ismi nerden geliyor?
Farklı bir isim olmalı ve farklı anlamlarda taşımalı diye düşündüm. “Seçilmiş” ismi basit ama anlamlı. Özellikle kitabı okuyanlar için çok farklı bir kelime oluyor. Ortada seçilen bir şey var hatta bir tür. İnsanlardan ayrılan bu türün barışı getirmek için savaştığı bir konuyu ele alıyor. Tıpkı kendi dünyamızda da olduğu gibi barış için savaşıyoruz. O zaman neden Seçilmiş “Barış için Savaş” olmasın? dedim.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Ortada birden çok ana karakter var ve her karakterde insan kendinden bir şeyler buluyor. Böylelikle onlarla bir bağ oluşabiliyor ve bu bağ bizi onlarla beraber büyütüyor, ağlatıyor, mutlu ediyor hatta kimi zaman olgunlaştırıyor. Bakış açımız değişebiliyor dünyaları dünyamız oluyor. Bence bir okuyucu ve yazar arasındaki en güzel ve anlamlı şeylerden biri de bu; bir bütün olabilmek. Bu hikâyede tam olarak bu oluyor diyebilirim.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
İnsanlar din, dil, ırk ve cinsiyet gibi konularda ayrılmaz. İki tür insan vardır; iyi ve kötü. Hangisi olmak istediğimiz tamamen bize bağlıdır. Ve asıl silahlar insanların düşünceleridir. Bu hikâyede iyilerin ve kötülerin olduğunu, ayrımların, savaşmanın yanlış olduğunu, aslında barış içerisinde yaşamamız gerektiğinden bahsediyor. Sanırım bu zamanda en büyük mesajlardan biri budur.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şuan serinin devamı için çalışmalar yapıyoruz. Toplamda 3 kitaptan oluşacak. Bir tane de seriden bağımsız ayrı bir kitap olacak. Bunların dışında skeç ve kısa film projeleri için yapacağımız çalışmalar var.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Sanırım bu salgın döneminde iyi etkilenen yoktur. Beni de kötü etkiledi diyebilirim. Hayatlarını kaybeden ve bu pandemi süresinde zor şeyler yaşayan insanları düşündükçe çok üzülüyorum. Tam kapanma, yasaklar... İnsan ister istemez psikolojik açıdan etkilenebiliyor. Görüşemediğimiz sohbet edemediğimiz arkadaşlarımız, akrabalarımız, komşularımız var. Özlüyoruz... Hele ki bir de bayramlarda konserlerde bir araya gelmeyi. Umarım en kısa sürede daha az zararlarla atlatırız
10 ocak 1998’de İzmir’in Konak ilçesinde doğdum. Ötüken ilköğretim okulu ve Ufuk ilköğretim okulunda okuduktan sonra Liseyi Buca Mevlana Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Şuan ise üniversiteye hazırlık yapıyorum. Birkaç defa kendimi deneme amaçlı girip üniversiteyi kazanmıştım. Fakat hedeflerim biraz daha yüksek olduğu için bu konuda dikkatli davranıyorum. Anne, baba ve üç kardeşten oluşan güzel bir aileye sahibim. Kardeşlerimden en büyüğü benim. Üçümüzde kızız ve onların ablaları olmak beni mutlu ediyor.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Aslında küçüklüğümden beri 2 konuya fazla meraklıydım. Yazmak ve çizmek. Resim yeteneğim küçük yaşlarda sınıf öğretmenim sayesinde keşfedildi. O zamanlar okulun bir dergisi için benden çizim yapmamı rica etmişti ve ben de çizmiştim. Böylece dergiyi okuyan herkesin bir anda gözdesi oldum. Daha sonra birçok yarışmalara katıldım ve dereceler elde ettim. Bu konuda hiçbir eğitim almadım ve almadan bu başarıları elde etmek tahmin edersiniz ki çok hoş bir duygu. Lisede ise resim çizmenin yanı sıra yazı yazma olayını günlük tutmaktan daha öteye taşıdım. Okulda verilen kompozisyonları arkadaşlarım sıkılarak yazarken ben büyük bir heyecanla yazıp öğretmenlerim tarafından beğeniliyordum. Yazı yazmak, içimi defterlere dökmek benim için önemliydi. Bu bazen bir şiir bazen de hayal dünyamın bana yazdırdıkları olabiliyordu. Lise sonlarına doğru bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Wattpad uygulamasında yazmaya başladım. Artık defterlerden çok dijital bir ortamda kendimi gösterme vaktiydi. Yazdıklarım birçok okuyucunun dikkatini çekmişti. Ben de yazdığım her bölümü büyük bir heyecanla yazmaya başlamıştım. Bu sitede okuyup yazanlar bilir bazı yayınevleri yazılan bu hikayeleri öne çıkarabiliyor ve yarışmalar düzenleyebiliyordu. Dex pub bir sabah uyandığımda yazdığım romanı önerilere koymuştu. Daha sonra belirli bir kitleye sahip oldum. Kendi kendime dedim ki “neden bu yazdıklarını bir kitap haline getirmiyorsun?” Ve yazarlık serüvenim burada gerçek anlamda başlıyor. Tahmin edersiniz ki Cihat Bey, bu süreç oldukça sabır isteyen bir süreç. Romanı yazmak, yayınevlerine mail ile yollamak onlardan haber beklemek, anlaşabilmek, kitabın kapak tasarımı ve daha bir sürü olayı. Ama tüm bu sürecin sonunda yazdıklarınız kitap sayfalarında okuyucularıyla beraber hayat buluyor. İşte bu güzel bekleyişe değer diyorsunuz.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Açıkçası etkilendiğim tek şey hayal dünyam. Orada kendimi daha rahat ve daha iyi hissediyorum. Böylece kalemimi herhangi bir kısıtlama olmadan kullanabiliyorum.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli eserinizden bahseder misiniz?
Tabi ki. Öncelikle bu hikâyeyi yazarken insanlara mesajlar vermeliyim, onlarla bütünleşmeliyim diyerek yazmaya başlamıştım. Bir nevi öyle de oldu diyebiliriz. Kitapta her ülkeden deney için kaçırılan gençlerin ülkeleri için verdiği savaş ve barış mücadelesinden bahsediyor. Gençler normal hayatlarından trajedik bir şekilde koparılıp 3 aşamalı bir seviye ile DNA’ları değiştiriliyor. Her seviyede zorluk artarken imkânları da kolaylaştırılıyor. Mesela ilk seviyede aç bırakılırken ikinci seviyede yemekleri çeşit çeşit veriliyor ve burada onların davranışları inceleniyor. Seviye değiştikçe onlarda değişiyor. Kurallara göre savaşa kadar öldürmek, din, dil ve ırk gibi ayırıcı özelliklerin kullanılması yasak. Fakat bu fantastik olayların arasına bir de gizem ekleniyor. Haliyle ittifaklaşma başlıyor. Kimileri savaşmanın yanlış olduğunu düşünürken kimileri de savaşıp büyük ödülün sahibi olmayı istiyor. Yani dünyayı yönetmek. Böylelikle iyiler ve kötülerin arasına okuyucu da katılıyor. Her karakterin kendini anlattığı kısımlar var. Bu kısımlarda okuyucu kendi hayatlarından parçalar buluyor. En kötü karakteri bile sevebileceğiniz bir hikâye düşünün. O karakterleri anlayacak onlarla bütün olacaksınız. Kitabımda birçok ters köşe var. Aslında sandığınız şeylerin onlar olup olmadığını anlamayacaksınız. Çözmeye çalışırken kaybolacağınız gizem, fantastik, gerilim hatta dram dolu bir hikâye!
Seçilmiş: Barış İçin Savaş adlı eserinizin ismi nerden geliyor?
Farklı bir isim olmalı ve farklı anlamlarda taşımalı diye düşündüm. “Seçilmiş” ismi basit ama anlamlı. Özellikle kitabı okuyanlar için çok farklı bir kelime oluyor. Ortada seçilen bir şey var hatta bir tür. İnsanlardan ayrılan bu türün barışı getirmek için savaştığı bir konuyu ele alıyor. Tıpkı kendi dünyamızda da olduğu gibi barış için savaşıyoruz. O zaman neden Seçilmiş “Barış için Savaş” olmasın? dedim.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Ortada birden çok ana karakter var ve her karakterde insan kendinden bir şeyler buluyor. Böylelikle onlarla bir bağ oluşabiliyor ve bu bağ bizi onlarla beraber büyütüyor, ağlatıyor, mutlu ediyor hatta kimi zaman olgunlaştırıyor. Bakış açımız değişebiliyor dünyaları dünyamız oluyor. Bence bir okuyucu ve yazar arasındaki en güzel ve anlamlı şeylerden biri de bu; bir bütün olabilmek. Bu hikâyede tam olarak bu oluyor diyebilirim.
Seçilmiş: Barış İçin Savaş isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
İnsanlar din, dil, ırk ve cinsiyet gibi konularda ayrılmaz. İki tür insan vardır; iyi ve kötü. Hangisi olmak istediğimiz tamamen bize bağlıdır. Ve asıl silahlar insanların düşünceleridir. Bu hikâyede iyilerin ve kötülerin olduğunu, ayrımların, savaşmanın yanlış olduğunu, aslında barış içerisinde yaşamamız gerektiğinden bahsediyor. Sanırım bu zamanda en büyük mesajlardan biri budur.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Şuan serinin devamı için çalışmalar yapıyoruz. Toplamda 3 kitaptan oluşacak. Bir tane de seriden bağımsız ayrı bir kitap olacak. Bunların dışında skeç ve kısa film projeleri için yapacağımız çalışmalar var.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Sanırım bu salgın döneminde iyi etkilenen yoktur. Beni de kötü etkiledi diyebilirim. Hayatlarını kaybeden ve bu pandemi süresinde zor şeyler yaşayan insanları düşündükçe çok üzülüyorum. Tam kapanma, yasaklar... İnsan ister istemez psikolojik açıdan etkilenebiliyor. Görüşemediğimiz sohbet edemediğimiz arkadaşlarımız, akrabalarımız, komşularımız var. Özlüyoruz... Hele ki bir de bayramlarda konserlerde bir araya gelmeyi. Umarım en kısa sürede daha az zararlarla atlatırız
Canım benim güzel kızım başarılı mutlu sağlıklı günlere başarıların devamı hep senin ile olsun