Öncelikle sizi tanımak isteriz. Semih Güçen kimdir?
Anadolu’da bir köprü olan, ülkemizin kültür başkenti olan Eskişehir’de 2 Nisan 1992 tarihinde bir bayram arifesinde dünyaya gelmişim. Aslen Bulgaristan göçmeni olan bir ailenin ikinci çocuğuyum. Öğrenim hayatımı Eskişehir ve Karaman illerinde tamamladım. Liseden mezun olduktan sonra belli aralıklarla olmak üzere , 10 yıla yakın bir süre çağrı merkezinde çalıştım . Ne kadar uzun ya da kısa olduğu tartışılacak olan bu hayatta görebileceğiniz en inatçı insanlardan biri olabilirim . Kin tutmayı sevmeyen fakat iyiyi ve kötüyü de hafızama kazıyan biriyim. Küçük bir bardak kahvenin bile paylaşılması gerektiğini düşünür; paylaşmayı çok severim. Semih Güçen olmak için çok emek verdim. Ben korkarak etrafıma bakarken görmediğim birçok engel ve etten duvar ile karşılaştım. Ancak ailem ve değerli dostlarım sayesinde onların desteği ile içimdeki gücün farkına vardım ve başardım. Edebiyat sevdam sonsuza dek devam edecek.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Kendime yazar ya da şair demek bana hâlâ güç geliyor. Büyük ustaların yanında ve onların izinde ilerlemeyi tercih ediyor ve özgün olmaya çalışıyorum. Kısacası onun takdirini okuyucuya bırakmayı tercih ederim. Henüz ilkokulda içine kapanık bir çocukken en büyük aşkım kitaplardı ve yazmaktı. İlkokulda kompozisyon ve şiir yarışmalarında her seferinde en öne atlardım. Henüz çocuk yaşta bana yazmayı asla bırakmamamı öğütleyen aşılayan kıymetli öğretmenim. " FERHAT TEKEŞ" ti. Ben de tabii ki Oğuz Atay, Nilgün Marmara, Cemal Süreya ve nice usta yazarların eserleri ile büyüdüm. Benim de bir kitabım olmalı ve hislerim okuyucu ile buluşmalı fikrini bana aşılayan ve bunun için beni bu adıma iten dostum CİHAT Erenoğlu idi.
Katıldığınız kolektif kitapları ve yazı vererek değer kattığınız dergileri anlatır mısınız?
Ay Işığında Yankılanan Sözler’den önce içerisinde bulunduğum dergi ve sanat kitapları oldu . VİSAL isimli sanat kitabında UZANDIM KUCAĞINA GECENİN ve GRİ HIRKAM ile, SADAKAT isimli sanatçı kitabında NEFESİMLE RAKS EDİYOR ile, MUTASYON dergisinin ilk sayısında BEN BİR KARAR VERDİM ve KALBİN BİRKAÇ KİŞİ KAYIP VERMELİ ile; yine MUTASYON dergisinin ikinci sayısında "ÇAKIL TAŞLARI VE DALGALAR " ve TELAŞLI BİR MUAMMA ile son olarak da GÖZLÜK dergisinde DİKENİ SAKLI CÜMLELERDEN adlı yazılarım ile yer aldım.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Yazarken genellikle yalnız olmayı tercih ediyorum. Evin herhangi bir köşesinde kalemim ve kağıdım sanki vücut bulur ve onunla dertleşirim. Ama bazen kalabalık ortamlarda da yazdığım oluyor. Dışarıda milyonlarca hayat ve insan var. Sokakta, yanımdan müzik dinleyerek ya da elleri cebinde geçen birinden dahi ilham alabilirim. Tanıdığınız insanlardan elbette besleniyorsunuz ama asıl ilham dışarıda olabiliyor elbette.
Ay Işığında Yankılanan Sözler isimli. eserinizden bahseder misiniz?
Ay Işığında Yankılanan Sözler benim gözbebeğim; emeklerim, senelerim. 29 yıllık hayatımın özeti aslında. Şunu söyleyebilirim ki izleyerek ve dinleyerek çok şiir yazdım. Bir yandan büyük bir çoğunluğu kendi yaşanmışlığım ve duygularım ile beslendi. Zaten yazmaya ilk başlamam kendim ile dertleşmemdi. Aşkı, sevgiyi, ayrılığı, hüznü, mutluluğu kısacası tüm duyguları el ile bir yolculuğa çıkardım. Umarım ki bu da okuyucuya geçiyordur.
Ay Işığında Yankılanan Sözler isimli eserinizin ismi nerden geliyor?
Ay Işığında Yankılanan Sözler’in isminin hikâyesi aslında biraz trajikomiktir. Yayınevi ile görüşmeler yapıldıktan sonra kitap tam basıma gireceği zaman farkettim ki ben aslında eserime bir isim bulmadım ve bunun için düşünmeye az bir zamanın olduğunu fark ettim. Evde eserimi genellikle yazdığım odada ay çok güzel görünüyor ve ay ışığı odama aydınlatıyordu. Ben de genellikle geceleri yazmayı sevdiğim için bu eserimde ay ışığının payının büyük olduğuna karar verdim. İsmimiz de bu sayede kendiliğinden oluşuverdi.
Ay Işığında Yankılanan Sözler isimli kitabınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Bir okur gözüyle bakacak olursam; kitaptaki bütün şiirlerim hayal ürünü değil tamamının yaşanmışlıklarla dolu olduğunu söyleyebilirim. Aşkın kollarında en duygusal müzikte dans eden bir aşığı da, ayrılığın uçurumunda kendinden vazgeçen bir adamı da gördüğümü söyleyebilirim. Aşkın ve sevginin birbirinden ayrı büyük farkları olsa da birbirinden ayrılmaz ikili olduğunu, zannedilen aşkın değil gerçek aşkın var olduğunun anlatıldığını söyleyebilirim.
Ay Işığında Yankılanan Sözler isimli kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Ay Işığında Yankılanan Sözler aslında hayatın ta kendisini anlatıyor. Şarkıda dediği gibi “Aşk laftan anlamaz ki” cümlesini yazmaya, anlatmaya çalıştım. İnsanların duyguları, acıları ve bin bir hallerinin ortak bir noktada buluşmadığında yaşanılan pişmanlığı görebiliyoruz. Ben birazda herkesin birbirinden apayrı karakterleri olsa bile duyguların aynı olduğunu, keskin bir bıçağın yara açtığı kalplerinde iyileşebileceğini göstermeye çalıştım. Bir enkazdan yeni bir hayata yolculuk zamanı geldiyse de hiç düşünmeden o trene bilet alınması gerektiğini anlattım.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İkinci kitabım için yazmaya devam ediyorum. Kısa bir zaman içerisinde onu da okuyucuya emanet etmeyi büyük bir heyecanla bekliyorum. Hedefim aynı düzeyde devam etmemesidir. İlk kitabımdan farkı içinde sadece şiir barındırmaması olacak. Şiir ve deneme yazılarımın beraber olduğu bir eser olacak. Ayrıca ilk romanım içinde planlama ve tasarlama aşamasına geçtiğimi büyük bir heyecanla dile getirebilirim.
Covid 19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Aslında salgın sebebiyle sürekli evlerde olmamızın benim açımdan güzel sonuçları oldu. Tüm dünyadaki bu kasvet, ölümler varken sadece bedenen değil ruhen de sağlığımızı korumak oldukça zor. Fakat ben eserimi yaratmakla uğraşırken kötü sonuçlarından kendimi koruduğumu söyleyebilirim. Ama insanların bu dünyanın sahibi olmadığı, yalnızca burada bir misafir olduğunun farkına varması gerekiyor. Dünya neyin bedelini ödetiyor bir düşünmek gerekir.