Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal iken, pireler berber iken. Koca Ninem balıkçı
dedem ile ağ örer iken. Ben denizin kenarında ‘fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği’ şarkısını söyleyip
kayığımla oynar iken. Bir rüzgar esti deli deli, dönüştü dev bir hortuma. Sıkıca tutunsam da kayığıma,
nafile… Hortum bizi aldı içine, yükseldik göğe döne döne. Bir aşağı bir yukar, dönme dolap ne ki?
Uzayda dolaşmadığımız yer kalmadı. Kendime geldiğimde karanlık bir yerdeydim. ‘Kayıkçının küreği
hop hop eder yüreği…’
Çıkardım cebimden el fenerini bastım kırmızı düğmesine. Neredeyiz biz? Baktım balıklar hüngür
hüngür ağlıyor, denizkızı dökülen pullarını arıyor. Eyvah! Burası neresi?
Kayık; “Şu an maalesef bir balinanın karnındayız. Benimde küreklerim kayıp!”
Küreklerin mi kayıp? ‘Akşama fincan böreği…’
Kayık, “Şu an sanırım daha büyük bir sorunumuz var. Önce bu balinanın karnından kurtulmalıyız.
Yoksa eriyip yok olacağız.
Denizkızı ağladı. “Ben yaşamak istiyorum.”
Diğer balıklar; “Ben de, ben de… ”
Kayıkçı; “Tamam tamam ağlamayın. Ağlamak çözüm değil. Önemli olan fikir üretmek, buradan
kurtulmanın bir yolunu bulmak…”
-İyi ama nasıl?
-Daha önce böyle bir şey hiç başımıza gelmemişti.
Kayıkçı “Bir dakika, buldum galiba! Balinaların sırtında nefes almalarını sağlayan delikleri vardır.
Deliğe giden yolu bulursak oradan kaçabiliriz.”
“Yaşasın! Haydi o zaman iş başına.” Hep birlikte arayalım, şu çıkış yolunu.
Aradılar, taradılar sonunda çıkış yolunu buldular. Fakat delik maalesef kapalıydı. Balina suyun
derinliklerinde seyahat ediyordu. Önce onu yüzeye çıkarmanın bir yolunu bulmaları gerekiyordu.
Tekrar düşünmeye başladılar. Ne yapmalı, ne etmeli? İçerisi çok sıcak, salgılar salya sümük, neredeyse
eriyeceğiz. Çabuk olun, çözüm üretmeliyiz.
Denizkızı; “Arkadaşlar onu gıdıklamaya ne dersiniz? Gıdıklarsak balina huylanır ve yüzeye çıkar belki.”
“Evet bu iyi fikir olabilir. Haydi başlayalım o zaman. Gıdı gıdı, gıdı gıdı”
Bir süre sonra balina tepki vermeye başladı. Garip sesler çıkarıyordu. Yoksa kahkaha mı atıyordu?
Neler oluyor demeye kalmadan büyük bir hapşırık sesi duyuldu. Anlaşılan balina nefes almak için
yüzeye çıkmıştı. Hapşırınca nefes yolu açıldı, savrulduk denizin üzerine. Oh, nihayet kurtulduk. Balıklar
neşeyle yüzmeye başladılar. Peki, biz ne yapacağız? “Nerde bu kayığın kürekleri? Nasıl yiyeceğim
börekleri?”
“Üzülme sen kayıkçı, biz sana yardım ederiz.” Dedi balıklar.
Hep birlikte kayığımı ittiler.
“Fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği, akşama fincan böreği…”
Sahile vardığımda Koca Ninem beni arıyordu. “Neredesin sen oğlum?” dedi.
-Buradayım Koca Ninem. Kayığımla oynuyorum, türlü hayaller kuruyorum. Birlikte çok eğleniyoruz.
Ninem gülümseyerek dedi ki; “Kur kur hayal kur. Hayal kurmak güzeldir! Üstelik de bedavadır.”
dedem ile ağ örer iken. Ben denizin kenarında ‘fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği’ şarkısını söyleyip
kayığımla oynar iken. Bir rüzgar esti deli deli, dönüştü dev bir hortuma. Sıkıca tutunsam da kayığıma,
nafile… Hortum bizi aldı içine, yükseldik göğe döne döne. Bir aşağı bir yukar, dönme dolap ne ki?
Uzayda dolaşmadığımız yer kalmadı. Kendime geldiğimde karanlık bir yerdeydim. ‘Kayıkçının küreği
hop hop eder yüreği…’
Çıkardım cebimden el fenerini bastım kırmızı düğmesine. Neredeyiz biz? Baktım balıklar hüngür
hüngür ağlıyor, denizkızı dökülen pullarını arıyor. Eyvah! Burası neresi?
Kayık; “Şu an maalesef bir balinanın karnındayız. Benimde küreklerim kayıp!”
Küreklerin mi kayıp? ‘Akşama fincan böreği…’
Kayık, “Şu an sanırım daha büyük bir sorunumuz var. Önce bu balinanın karnından kurtulmalıyız.
Yoksa eriyip yok olacağız.
Denizkızı ağladı. “Ben yaşamak istiyorum.”
Diğer balıklar; “Ben de, ben de… ”
Kayıkçı; “Tamam tamam ağlamayın. Ağlamak çözüm değil. Önemli olan fikir üretmek, buradan
kurtulmanın bir yolunu bulmak…”
-İyi ama nasıl?
-Daha önce böyle bir şey hiç başımıza gelmemişti.
Kayıkçı “Bir dakika, buldum galiba! Balinaların sırtında nefes almalarını sağlayan delikleri vardır.
Deliğe giden yolu bulursak oradan kaçabiliriz.”
“Yaşasın! Haydi o zaman iş başına.” Hep birlikte arayalım, şu çıkış yolunu.
Aradılar, taradılar sonunda çıkış yolunu buldular. Fakat delik maalesef kapalıydı. Balina suyun
derinliklerinde seyahat ediyordu. Önce onu yüzeye çıkarmanın bir yolunu bulmaları gerekiyordu.
Tekrar düşünmeye başladılar. Ne yapmalı, ne etmeli? İçerisi çok sıcak, salgılar salya sümük, neredeyse
eriyeceğiz. Çabuk olun, çözüm üretmeliyiz.
Denizkızı; “Arkadaşlar onu gıdıklamaya ne dersiniz? Gıdıklarsak balina huylanır ve yüzeye çıkar belki.”
“Evet bu iyi fikir olabilir. Haydi başlayalım o zaman. Gıdı gıdı, gıdı gıdı”
Bir süre sonra balina tepki vermeye başladı. Garip sesler çıkarıyordu. Yoksa kahkaha mı atıyordu?
Neler oluyor demeye kalmadan büyük bir hapşırık sesi duyuldu. Anlaşılan balina nefes almak için
yüzeye çıkmıştı. Hapşırınca nefes yolu açıldı, savrulduk denizin üzerine. Oh, nihayet kurtulduk. Balıklar
neşeyle yüzmeye başladılar. Peki, biz ne yapacağız? “Nerde bu kayığın kürekleri? Nasıl yiyeceğim
börekleri?”
“Üzülme sen kayıkçı, biz sana yardım ederiz.” Dedi balıklar.
Hep birlikte kayığımı ittiler.
“Fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği, akşama fincan böreği…”
Sahile vardığımda Koca Ninem beni arıyordu. “Neredesin sen oğlum?” dedi.
-Buradayım Koca Ninem. Kayığımla oynuyorum, türlü hayaller kuruyorum. Birlikte çok eğleniyoruz.
Ninem gülümseyerek dedi ki; “Kur kur hayal kur. Hayal kurmak güzeldir! Üstelik de bedavadır.”